

Elden Kaçan Bir Evlat Daha || Ekrem Dağ

Dün Kayserispor-Beşiktaş karşılaşmasının ardından maç sonu görüntülerine göz attım biraz. Tam o sırada Ömer Güvenç mikrofonunu maçın başarılı isimlerinden Ekrem'e uzattı. Stüdyoda yorumcu olarak bulunan Feyyaz Uçar milli takım durumunu sordu Ekrem'in. Şöyle cevapladı :
'' Avusturya kadrosuna çağrıldım oraya katılacağım. Bekledim bekledim ama bana Türkiye için ulaşan olmadı, artık şansımı orada deneyeceğim abi.'' Ekrem'in ses tonundan Avusturya için çok istekli olmadığı ama milli takım düzeyinde oynamak için bu kararı verdiği belliydi... Zaten bu ilk çağrılışı değildi Avusturya tarafından. Ben de üzgündüm bir futbol sever olarak. Kaleci hariç her mevkide oynayabilen, hırslı, kaprissiz, profesyonel, zeki ve çok hızlı bu futbolcuyu, kendi vatanımızın evaldını, kendi milli takımımda görmek isterdim halbuki. Keza Fatih Terim son kadrosunda 35'lik Ceyhun'a bile yer bulmuşken Ekrem gibi bir oyuncuyu görememesi ya da görmemesi şaşkınlık verici. Hal böyle olunca Ekrem de gitti elin milli takımına haklı olarak. Tıpkı Eren Derdiyok gibi, Gökhan inler gibi.. Onlar da aynı şeyden yakınmıştı. Bizle ilgilenen olmadı diye. Mesut Özil'e Serdar Taşçı'ya kızıp hayıflanacağımıza gönlü bizde olan bu vatanın evlatlarına fırsat tanımalı onları vatanlarına kazandırmalıyız . Öyle değil mi TFF???
Kendini Bilmez Bir Şahıs : Mehmet Süha Sidal

Kasımpaşa'yı severiz. Hele Yılmaz Vural'la beraber yakaladıkları ivme, aldıkları sonuçlar, oynadıkları futboldan sonra sempatizanlarının sayısı daha da artmıştır herhalde. Neyse burada mevzubahis Kasımpaşa değil sadece bir yönetici. Onun yaptığını elbette de Kasımpaşa gibi mazisi olan bir camiaya mal etmek olmaz öncelikle bunu belirteyim. Peki ne yapmış bu şahıs, neden kızdırmış beni böyle? Buyrun AA'ya yaptığı açıklamalar :
"Gecekondudan beter stat"
Kasımpaşa Kulübü Futbol Şube Sorumlusu Mehmet Süha Sidal,Sidal, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Galatasaray Kulübü'nün ligin ilk yarısında Recep Tayyip Erdoğan Stadı'nda oynadıkları maçın bilet fiyatları ile ilgili kendilerini eleştirdiğini hatırlatarak, ''Galatasaray bizi bilet fiyatları nedeniyle eleştirip, kendisi bize bileti 75 liraya satıyor. Onlar eleştirdi ama biz onları eleştirmiyoruz. Ali Sami Yen gibi gecekondu stada böyle bir fiyat isteniyorsa, demek ki biz bilet fiyatlarını az tutmuşuz'' dedi.
Galatasaray Kulübü'nden, bilet fiyatını indirilmesi yönünde herhangi bir isteklerinin de bulunmadığını anlatan Sidal, ''Gecekondudan da beter bir statta böyle bir fiyat koyanlar, seneye de bizi eleştirmesinler. Herkes kendi işine baksın, seneye de ödeşiriz'' ifadelerini kullandı. '''
Şimdi bu beyfendiye bir kaç soru sormak istiyorum :
1) Kendi seyirci ortalamanız kaç?
2)Ligin ilk yarısındaki maçta, zaten sayısı bir kaç yüz olan rakip seyirci biletlerini kaç liraya sattınız ? Ben cevap vereyim 120 TL!
4)Yaptığınız bu çağ dışı insanlık dışı uygulama nedeniyle bizzat kendi taraftarlarınızdan tepki gören siz değil miydiniz?
5) Galatasaray gibi bir isme ve milyonlarca insanın kutsal saydığı bir yere, dünyaca tanınmış prestij sahibi bir stada hangi hakla gecenkondu gibi iğrenç bir tabir kullanırsınız?!!!!
Bu ismi geçen şahısa gerekli cevabı kulübün en kısa zamanda vermesi gerekiyor! Ayrıca kendisinin çıkıp medya önünde tüm Galatasaray camiasından özür dilemesi gerekiyor! Kimse Ali Sami Yen'e gecekondu diyemez bunu öğrenmeli. Hem bu nasıl bir yöneticilik anlayışıdır ? Marka değeri marka değeri diye herkesin ağzına pelesenk ettiği bu kavramı bu insanlarla mı yakalayacağız ?
Güzel Bir Haber : Tugay Kerimoğlu Galatasaray'da

Bugün yapılan mali kurulda Adnan Polat Tugay'ın tekrar takıma döndüğünü açıkladı. Resmi sitede de yapılan açıklama şöyle :
''Altyapının Başına Tugay Kerimoğlu Geçiyor
Kulübümüzün Yıllık Olağan Genel Kurul Toplantısı’nda konuşan Başkan Adnan Polat, eski futbolcumuz Tugay Kerimoğlu'nun Çarşamba gününden itibaren alt yapının başında görev yapacağını açıkladı.
Çarşamba günü Galatasaray'daki yeni görevine başlayacak olan Tugay Kerimoğlu’nun Adnan Polat tarafından açıklanması, Genel Kurul'daki üyeler tarafından büyük beğeniyle karşılandı. ''Öncelikle yurtdışında en iyi kariyeri yapmış futbolcumuz olan ve çok büyük tecrübeler kazandığına, kendini muhteşem geliştirdiğine inandığım Tugay'ın takıma, alt yapının başına gelmesine çokca sevindim. İşin detaylarını, Tugay'ın tam yetki alanlarını ve Evert Jan Derks'le nasıl bir koordinasyon ve iş bölümü içinde olacaklarını henüz kestirmek zor.İlerleyen zamanda daha geniş bir açıklama yapılır sanırım. İlk duyumlar sezon sonuna dek Jan Derks'in Tugay'ın yardımcısı olacağı yönünde ama tam net bir haber değil. Neyse Tugay'a hoşgeldin diyoruz. Onu tekrar aramızda görmekten çok mutlu olduğumuzu biliyordur herhalde. Ayrıca Adnan Polat Seçim öncesi önemli bir icraat yapmış gibi duruyor ...
Hiddink'in (!) ilk kadrosu açıklandı ||

Federasyonun büyük uğraşlar sonunda milli takımın başına getirdiği Guus Hiddink'i bugün yarın derken toparlayıp yazamadan o ilk kadrosunu açıkladı... Aslında kadroya baktığımızda Hiddink'in değil de Oğuz Çetin-Ersun Yanal ikilisinin tercihi olduğunu tahmin etmek zor değil. Daha ligimizi ve oyuncularımızı tanımadığı aşikar olan Hiddink'in bu problemi Eylül ayına kadar halletmesi gerekiyor... Neyse bunu sonra ayrıntılı bir şekilde konuşuruz şimdi kadroya bakalım..
Kaleciler: Volkan Demirel (Fenerbahçe), Onur Recep Kıvrak (Trabzonspor)
Savunma Oyuncuları: Gökhan Gönül (Fenerbahçe), Sabri Sarıoğlu, Emre Güngör, Servet Çetin, Caner Erkin (Galatasaray), Ceyhun Gülselam, Remzi Giray Kaçar (Trabzonspor), Çağlar Birinci (Denizlispor)
Orta Saha Oyuncuları: Hamit Altıntop (Bayern Münih), Volkan Şen, Ozan İpek (Bursaspor), Mehmet Aurelio (Real Betis), Necip Uysal (Beşiktaş), Emre Belözoğlu (Fenerbahçe), Nuri Şahin (Borussia Dortmund), Arda Turan (Galatasaray)
Hücum Oyuncuları: Tuncay Şanlı (Stoke City), Mevlüt Erdinç (Paris Saint Germain), Halil Altıntop (Eintracht Franfurt), Kazım Kazım (Toulouse)Kadroya baktığımızda ilk olarak göze çarpan 2010 yılının formda takımları Trabzonspor ve Bursaspor'un kadroya gönderdiği futbolcular.. Ama dikkat çekici tercih Hakan Balta'nın yerine Çağlar Birinci ve Caner Erkin tercihleri. Tabi sakatlığından dolayı da böyle bir tercih olmuş olabilir... Ama Galatasaray'da solbek oynarken çok eleştirilen, orta sahaya geçince herkesi kendine hayran bırakan Caner'in solbek olarak çağrılması çok garip. Çağlar'ın durumu ise daha ilginç. Süperlig'in en muhtemel küme düşecek takımında oynayan bir futbolcunun Milli Takıma çağrılması sık rastladığımız bir durum değil. Ama potansiyel olarak baktığımızda Çağlar'ın iyi bir solbek olduğuna inanıyorum. Hatta gerçek solbekler arasından en iyilerinden diyebilirim.

Kadroda en dikkat çeken ayrıntılardan biri de Beşiktaş'ın sadece 19'luk Necip Uysal'la milli takımda temsil edilecek olması. Sahi Necip milli takımlık bir performans sergiledi mi, yoksa potansiyelinden dolayı 1-2 yıl içinde orta sahamızın değişmez elemanı olması olasılığı gibi bir şey söz konusu olduğu için alışması adına mı kadroya dahil edildi onu bilemedim ama neyse. Necip'i daha iyi tanıyanlar veya performasını takip edenler beni aydınlatırlarsa sevinirim...Necip dışında Kazım tercihi de soru işareti benim için. Keza vasat bir performans sergilediği şikar Toulouse'da.
Kadroda görmeyince şaşırdığım futbolcular kısmına pek isim sığdıramıyorum açıkçası. Belki Mehmet Topal, belki Tunay Torun, belki de Sinan Bolat.. Başka isim gelmiyor aklıma. Sinan Bolat demişken artık ona da milli formayı giydirelim de her an Belçika'ya gider korkusu yaşamayalım (: Her ne kadar Milli takım tercihini Türkiye'den yana kullanmış olsa da belli olmaz, çelerler aklını falan, yetenekli ve gelecek vaadeden bir futbolcumuzu daha kaybetmeyelim...
Sonuç itibariyle sıradan bir hazırlık maçı olacağı için Honduras'la kadronun pek de önemi yok. Hiddink'in takımını kimlerden oluşturacağı adına ilk ipucularını yaz döneminden sonra görmeye başlarız muhtemelen. Merakla bekliyorum gerçekten. Bakalım Fatih Terim'in ''ben kendi takımımda kendi oyuncularımla oynarım'' felsefesinin ürünü olan milli takımımız nasıl bir yapıya bürünecek?
Not: Mevkilerine göre sınıflandırma TFF'nun resmi sitesinde açıklanan bildiride yapılmış..
Bunu yapmazsam İçimde Kalır !
Galatasaray 1 - 1 Atletico Madrid || Kısmet bu sanki...

Bu maçın her yönden ele alınma, değerlendirilme imkanı var ama ilk önce kısmet demek istiyorum ben. Eğer altıpastan üç tane %100 gol kaçırırıyorsanız, ceza sahası içinde hakemin gözü önünde rakibiniz topa eliyle müdahale ediyor ve Uefa'nın pozisyon kaçırmamak adına koyduğu o hakemler hala göremiyorsa pozisyonu, işler böyleyken sen yine de 90. dk'ya berabere giriyorsan ama yine de eleniyorsan ben de burda kısmet derim. Bilmiyorum çok mu duygusal baktım maçın sıcaklığıyla ama durum böyle sanki. Tabi maçta değinecek yazılacak çok şey var, kısmete bağlayıp bitirilecek bir maç değil...

Bugün Galatasaray fena top oynamadı ama gerçek Galatasaray gibi de oynamadı. Ali Sami Yen bu sezon ilk defa bu kadar doluyken takımın daha hücum mantaliteli olmasa da daha istekli ve güvenle oynamasını beklerdim.. Neyse değerlendirmeye başlayalım..
Takım maça topu kendinde tutarak ve Atletico'yu üstüne çekme arzusuyla başladı.. Nitekim maçın ilk çeyreği de pozisyon olmadan üstünlük mücadelesi şeklinde geçti, keza yine de topa daha çok sahip olan takım Galatasaray'dı. Oyun planı evsahibi takımı üstüne çekerek hızlı adamlarıyla kontradan gol bulmak olan Atletico'nun işi de bu yüzden zorlaşarak top yapamaz hale geldiler. Aguero'yu savunma arkasına kaçırma planları da riske girmeden, sabit oynayan Servet-Neill ikilisine takıldı. Hoş Servet bey sabit olmasının nazar boncuğunu 90. dk'da hediye etti takıma ya, neyse. Nitekim 17. dk'da Uğur'un enfes ortasında zamanla hatası yapan Elano müsait bir pozisyonu değerlendirememekle beraber Galatasaray'ın maça ağırlığını koyduğu dakikaları başlattı. Bu pozisyondan 3 dakika sonra yine Elano hızlı gelişen atakta çarprazdan etkili bir şut çıkaramayınca gol sesine özlemimiz arttı. Dk 35 olduğunda ise, Mehmet Topal'ın Hakan'a onun da Keita'ya çıkardığı güzel paslar Keita'nın da harika ortasıyla tamamlanınca Arda altıpasta harika bir pozisyon yakaladı ama topu hepimiz zihnimizde ağlara yollamışken o üstten dışarı yolladı. Kaçan pozisyonlara rağmen ilk yarı mutlu bir şekilde bitti çünkü Atletico'nun pozisyonu bile yoktu. Ama kim bilebilirdi ki sakatlanıp oyundan çıkarken oh çektiğimiz Aguero'nun, maçın kaderini etkileyebileceğini. Lakin Aguero sakatlanmasa Atletico hücumda yine organize olamayacak, maçın ilerleyen dakikalarında riske girmek zorunda kalacak olan Flores, Forlan'ı da oyuna sürecek ve böylece biz de yakaladığımız ani fırsatlarla maçı koparabilecektik. Ama bazen olmayınca olmuyor işte...

Maçın o malum 'Perea Elciği' pozisyonuna dek etkili olan takım Galatasaray'dı. Daha sonra bu kahreden hakem hatasına sinirlenen Caner'in sinirle üste üste yaptığı disiplinsiz hareketler ve takımı on kişi bırakması takımın da geriye çekilmesine neden oldu. Zaten morali bozulan takım bi de eksik olunca , üstüne kondisyon problemi de doğunca Reyes'in pasıyla bulduğu Forlan'ın uzak köşeye yolladığı plase turu ve hayallerimizi yok etti...

Sonuç böyle olunca maç içindeki pozisyonlara, hakemin o bariz hatasına ( hata mı acaba o da meçhul! ) ve Caner'e yanmamak elde değil... Ama yine de şöyle birşey varki her ne kadar eksik olun forvetiniz olmasın, yorgun olun vs vs ama siz Galatasaraysanız ve taraftarınız o stadı hınca hınç doldurduysa deplasmandan avantajla döndüğünüz rakibi de, tüm handikapları da gerekirse de hakemi yenebilmesiniz!!!
Geçen sene Hamburg maçıyla yaşadığımız uzun süreli travmayı umarım bu maçtan sonra da yaşamaz takım.. Biz yaşadık ama alıştık zaten...
İstatistikler:
8 Toplam Şut 10
3 İsabetli Şut 5
6 İsabetli Orta 2
18 Faul 7
4 Korner 0
2 Ofsayt 1
46 Topla Oynama (%) 54
Beşiktaş 1-1 Galatasaray || Sonuç beraberlik, kazanç birliktelik.
Galatasaray zorlu Atletico maçları arasında gittiği Beşiktaş deplasmanından bir puanla dönerek en azından rakibiyle puan farkını korudu. Ama bir puanın dışında gösterilen mücadele, sahada yapılan savaş olağanüstüydü. Futbolcuları tebrik etmek gerekiyor herşeyden önce.
Maça kazanmaya daha çok ihtiyacı olan Beşiktaş istekli başladı. Galatasaray ise kontrollü ve rolantiye bir maç çıkaracağını belli etmişti. Maç öncesinde de Rijkaard'ın planlarında mutlak 3 puan olmadığı biliniyordu zaten ki maç sonunda bunu açıkladı. Servet'in yerine Emre Güngör, Sarp'ın yerine Barış'la başladı maça. Galatasaray'dan önce şuan oynadığı maç sayısını tüm bir sezonda oynamamış olan Mustafa Sarp'ı dinlendirmesi yerinde bir hareketti. Bu maçta Galatasaray'da kendini ilk gösteren şey Lucas Neill'li defans kurgusunun gitgide oturmasıydı. Emre-Neill ikilisi, herkesin takdirini kazanmış Sivok-Ferrari ikilisi kadar etkiliydi en az. Elano'nun her maç üstüne koyması da başka bi sevindirici olay. Güney Afrika'da olmayı kafaya takmış Elano.

Bugün başlıkta da belirttiğim gibi harika oynayan bir takım yoktu belki ama harika mücadele eden bir takım vardı. Hücum performanslarını yeterince ortaya koyamayan Arda, Keita, Balta, Uğur gibi isimler defansif oyunda takım olgusunu harika oturttular. Zaten işin hücum yönü de eklenince buna - Baros gelince o da olacak diye umuyorum - tadından yenmez takımın. Sonuç olarak Arda'nın harika dönüp vurduğu topla öne de geçti takım. Ama Rijkaard tam Elano'yu çıkarıp yerine Sarp'ı koyarak direnci arttıracakken yenilen gol bu şartlarda alınacak çok çok avantajlı 3 puan şansını da yok etti. Her ne kadar iki puan kayıp gibi görünse de bu maçta asıl kaybedenin Beşiktaş olduğu aşikar. Zirve yarışına ortak olmak adına alınacak 3 puan çok
önemliydi kendi adlarına.

Perşembe günü maça kötü başlayıp Rijkaard tarafından erken kenara alınan Caner bu maçta da kendini gösteremedi, mücadelesini ortaya koyamadı takım arkadaşları gibi. Belki de takımın en zayıf halkasıydı. Sanırım Dos Santos biraz kendini gösterebilirse formayı kapmak zor olmayacak kendi adına. Forma kapmak demişken Rijkaard'ın her maçta Emre'yi oynatmasını istiyorum artık, hazır Neill'le bu kadar iyi anlaşmışken, Galatasaray'a geldiği günden beri en kötü sezonunu geçiren Servet'i yüreğimiz ağzımızda izlemeye mahkum kalmamalıyız.

Yarın ki Fenerbahçe - Bursaspor maçı bugün dağıtılan 1'er puanın değerini göstermesi bakımından çok önemli, bakalım Ertuğrul Sağlam'ın öğrencileri rövanşta ne yapacaklar?
Son olarak mutlu bir haberle veda edelim. Sakatlanıp oyundan çıkan Arda'nın durumu ciddi değilmiş. Atletico maçı arifesinde böyle bir durum çok kötü olurdu. Neyse bugünkü bir puana razı olup Atletico maçını bekliyoruz artık. Cehennemde turu atlarsak önümüz açık!
Cm Efsaneleri #2 Morten Gamst Pedersen

Cm efsanelerinde bu haftaki konuğumuz frikiklere penaltıdan daha çok sevinmemize neden olan Morten Gamst Pedersen. Cm o3/o4'ün en yetenekli AML/C oyuncularından biriydi. Özellikleri çok dikkat çekici olmamasına rağmen inanılmaz katkı vermiştir her takımda. 300 k ya alınıp milyonlar karşılığı bile vazgeçilemeyen bir oyuncudur Tromso'lu bu genç yetenek. Peki noldu oyundan sonra, kariyeri ne oldu? Elbet çoğumuz haberdardır Blackburn'de olduğundan ama dahası var..

Norveç'in IL Nolind takımında başlamış futbol kariyeri. Henüz 19 yaşında IL Polarstjernen takımına transfer olur. Daha sonra da pek iyi hatıralarımız olmayan Tromso kulübü tarafından keşfedilir ve 1 yıl sonra bu takımda bulur kendini. 2005 yılının Ocak ayına kadar bu takımda top koşturduktan sonra 2 milyon sterlin karşılığında Premier League ekiplerinden Blackburn Rovers'a transfer oldu ve hala bu takımda top koşturmakta. Transfer olduğunu zamandan itibaren istikrarlı bir performans sergileyen yetenekli sol ayak 209 maçta 32 gol/30 asistlik performansa sahip. Ayrıca bu süre içinde Norveç Milli takımın da vazgeçilmez ismi olmuştur. 55 maç/12 gol'lük performans göstermiş.
Tam bir iskandinav çocuğu olan Morten teknik, hırslı, hızlı ve dayanıklı. Neredeyse hiç sakatlık yaşamamış ve 5 yıl boyunca sadece 1 kırmızı kart görmüş.
Morten'i diğer futbolculardan ayıran bir özelliği de, geçirdiği trafik kazasından sonra bırakın futbol oynamasına, yaşamasına bile ihtimal verilmezken, inanılmaz bir şekilde iyileşip ilk maçında Man Utd ağlarına iki gol bırakmıştır.Hırsının ve aziminin en büyük göstergesi bu olsa gerek.
Son olarak bu devre arasında adı takımlarımızla sık sık anılmış, özellikle Fenerbahçe'nin ciddi şekilde ilgilendiği İngiliz basınına yansımıştır. Sezon sonu sözleşmesi bitmesi büyük avantaj, Galatasaray eğer Kewell'ı tutamazsa elinden kaçırmamalı diye düşünüyorum.

Isim: Morten Gamst Pedersen
Doğum Tarihi: 08.08.1981
Takma adı: Gamst
Boyu: 183
Uyruk:

Pozisyon: Orta Saha sol/orta
Kulüp: Blackburn Rovers ( İngiltere)
Bakınız en yeteneksiz sahtekarlık örneğidir. Kıyamam (:
Face Off #1 || Feyyaz Uçar
Cm Efsaneleri #1 Evandro Roncatto

Oynamayanımız yoktur menajerlik oyunlarını. Kendi adıma gerçekte yaşayıp rüyalarıma bile girdiğini söyleyebilirim (: 03/04 ise vazgeçilmezimdir. İşte bu oyunlarda favorilerimiz olmuştur her daim, her başında olduğumuz takıma transfer etmişizdir onları. Ucuz maliyetli ve ilerde çok pahalı yıldızlar olan gençlerdir bunlar da çoğunlukla. İşte bu yazı dizisinde 03/04'te yıldız olan bu oyuncuların, geleceğin yıldızlarının şimdiki durumlarına göz atacağız.

Futbola Brezilyanın Guarani takımında başlayan Roncatto parlamasını 2003 yılında yaptı.
Fifa U19 turnuvasında en iyi ikinci oyuncuya verilen 'Silverball' ödülünü aldı. 'Goldenball' ödülünün sahibi ise Cesc Fabregas'tı. Daha sonra coğu Brezilyalı futbolcu gibi Avrupa kariyerine Portekiz topraklarında başladı ve 2007 yılında Belenenses'e transfer oldu. Herkes onun burda yapacağı patlamayla kısa zamanda büyük kuluplerin gözdesi olacağını tahmin ederken 54 maçta sadece 4 gol atarak hayal kırıklığı yarattı ve 2009/2010 sezonu başında yine başka bir Portekiz kulübü olan Ferreira 'ya imza attı. Burdaki 7 maç/0 gol lük performanstan sonra bu devre arasında Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nden Ermis Aradippou FC'ye transfer olan Roncatto 4 maçta 1 golle oynuyor şu sıralar. Böylece 23 yaşındaki futbolcu en büyük hayal kırıklıkları listesinde başlardaki yerini sağlamlaştırdı...

Soyadı: Roncatto
Isim: Evandro
Doğum Tarihi: 24.05.1986
Takma adı: Evandro
Boyu: 182
Uyruk:


Pozisyon: Forvet
Kulüp: Ermis Aradippou FC ( GKRY)
2003'ten bir gol:
Günün Karikatürü #1 || Galile'nin Karısı
Atletico Madrid 1-1 Galatasaray || Forvet yok peki ama Keita? :

Evet bugün forvet kelimesini tam olarak karşılayabilen kimse yoktu Galatasaray'da ama yine o şey vardı.Avrupa ruhu, kazanma isteği... Tabi bir de tank gibi ilerleyen Keita! Yarım saatlik kıpırdayışı turun kapılarını araladı Fildişilinin.
Öncelikle Rijkaard gerçekten Atletico'yu çözmüş ve yerinde teşhislerle taktiğini en iyi şekilde kurmuş. Ki takım mükemmel bir şekilde bunu uygulayamamasına rağmen gollü beraberliği alıp geldi Vicente Calderon'dan. Savunmasını öne kuran ve Galatasaray'ı sıkıştırmaya çalışacak olan rakibine karşı dirençli bir orta saha ve her mevkiye daha fazla defansif sorumluluk verdi Rijkaard. Sarp-Topal-Elano üçlüsü bu taktiğin en önemli bölgesiydi ve hocalarının yüzünü kara çıkartmadılar. Harikalardı gerçekten. Elano'nun Reyes'i sahadan silmesi enfesti. Topal'ın pas hataları ve Sarp'ın yine doğru yerde yanlış şeyler yaparak erken gol hayalimizi kursağımızda bırakması da işin eksi tarafı. Ama Sarp'ın ilerde çoğalmak ve savunmayı karıştırmak adına yaptığı işleri de görmezden gelmek olmaz tabi, ona Elano'dan daha fazla ofansif görev yüklüyor belki de Rijkaard. İlk yarıda kontrollü olurken bu kadar kötü bir defans kurgusuna sahip rakibe karşı gol bulmamız harika birşey olurdu ama olmadı ne yazıkki. 20 yasındaki De Gea Servet'in tam köşeye giden topunu harika çıkardı. Atletico üstümüze gelmeye çalıştı ki fırsatlar da yakaladı ama bu zaten olması gereken bişiydi. Bence bu kadar etkili oyuncuları olan Atletico'yu maximum düzeyde durdurduk. Servet biraz daha dikkatli oynasa o kadar pozisyon vermeyecektik belki de.
Tek tek performanslarına değinmek istediğim oyunculara gelelim şimdi de:
Elano : Bu maçta Elano'nun gerçek bir ortasaha olduğunu topu dağıtmada olduğu kadar defansif yönde de harika işler çıkarabileceğini gördük.
Caner: Çıkarken tepki göstermesi belki de ilk yarı bitmeden bu değişiklik olamasındandı ama son haftalardaki Caner'den uzaktı performansı. Zira belki maça ısınmamıştı daha ama oyuna müdahale etmek isteyen Rijkaard elbette Keita-Caner ikilisinden makul olanı seçti.
Neill: Avrupada son yıllarda yapılmış en iyi devre arası transferlerinden biri olduğunu gösterdi bu maçta, gitgide hayranlığım artmaya başladı Avustralyalı'ya. Kewell boş konuşmamış..
Servet: Rubin Kazan söylentileri doğru mudur bilinmez fakat Servet'in kafasının dağınıklığı barizdi. Gereksiz işler yaptı zaman zaman ve bu pahalıya patlayabilirdi takıma.
Arda: Kaptan yine çok çalıştı. İkinci yarıda da sazı eline aldı zaten.
Uğur: Çok soğukkanlı ve hırslıydı. Takımın en çok isabetli pas yapan ve top kapan elemanıydı.
Genel olarak hucüm kurgusu sağlam savunma elemanları nispeten zayıf olan( Atletico'nun çok kötü tabi) iki takımın karşılaşmasında çok fırsat ama az gol vardı.İkinci maçta bu futbolu ortaya koyan Galatasaray turu rahat alacaktır. Fakat bu maçtan değil 1-1, 3-0 galip de dönülmüş olsa takım kesinlikle rehavete kapılmamalı çünkü Atletico'nun yıldızları deplasman seven hızlı ve akıllı adamlar... Son olarak mutlu haber :Baros ya da Kewell ikinci maçta 20-30 dk da olsa oynayabilirlermiş (:
8 İsabetli Şut 4
7 İsabetli Orta 6
8 Faul 16
4 Korner 3
2 Ofsayt 4
53 Topla Oynama 47
Jesus'un Kumandası: Recep İvedik 3

Vizyon Tarihi: 12 Şubat 2010
TR Dağıtım: Özen Film
Şirket: Aksoy Film, Özen Film
Filmin Türü: Komedi
Yılı: 2010
Süre: 97 dakika
Kopya: 378
Son yıllarda Türkiye'nin en çok izlenilen ve gülünen karakteri oldu Şahan Gökbakar'ın Recep İvedik'i.. Ama birçok sinema eleştirmeni ve sinemacı hep filmin sanatsal kaygılar olmadan çekildiğini ve yaptığı hasılatın kırdığı seyirci rekorlarının Nuri Bilge Ceylan'a, Zeki Demirkubuz'a veya Reha Erdem'e saygısızlık olduğunu söyledi birçok kez... Doğruydu, gerçekten onlar harika filmler yapıp, harika estantaneler ilişkiler getiriyordu seyircinin önüne ama Recep İvedik'teki olay daha farklıydı..
Ayın sonunu kara kara düşünen memur, öss stresindeki genç, ilişkilerinde hep acı çeken o insan 2 saatliğine de olsa bu dünyadan kopup absürt bir adamın abes laf ve hareketlerine katıla katıl gülüyordu.Bu yüzden Recep İvedik izlenmez, film değil küfür skeci diyen insalara katılmadım hiçbir zaman ve ilk iki filmini beğenerek ve laf aramızda koparak izledim. Ee böyle olunca 3. filmini de merakla bekliyordum serinin. Aranızda vardır eminim ki Star Wars, James Bond, Indiana Jones serileri hayranları ve merakla beklerler ya bir sonraki filmi, işte ben de öyle bekledim Recep İvedik'i ...
Haftasonu izleme fırsatını buldum.. Filmden çıktıktan sonra ise yaşadığım şey sadece hayal kırıklığıydı...Tüm komik yerler fragmanda olanlarla sınırlanmıştı. Ve ilk iki filmin haksız yere aldığı skeç eleştirisini serinin bu son filmi gerçekten hakediyordu. Çünkü ilk iki filmde elbet Zeki Demirkuruz gibi sanatsal kaygılar taşınmamıştı fakat en azından bir kurgu ve yazına sahipti. Gülerken sonunu da merak ettiren filmlerdi. Ama bu defa herhalde '' ne de olsa seyirci gelecek, bu filmde de hasılatı yapalım bitirelim '' diye düşünen Şahan Gökbakar Dikkat Şahan Çıkabilir tarzında amatörce bir film sunmuş meraklılarına. Konusu varmış gibi görünse de aslında başı sonu olmayan, sanki amatörce alel acele şubata yetiştirelim düşüncesinde yapılan kopuk kopuk bir film olmuş... Ve eminim Yahşi Batı'dan daha çok hasılat yapacaktır bu film(bir numaraları rakibi o gösteriliyor diye karşılaştırıyorum) ama inanın Yahşi Batı deyimi yerindeyse on basar Recep ivedik 3'e... Bir ben mi böyle diye düşünüyorum acaba diye araştırakoydum biraz netten, çevremden ama haksız olmadığımı gördüm.. İzleyen varsa yorumlarını bekliyorum... Bu arada ilk haftasonu(ilk 3 gün) hasılatı 1.153.071 seyirci ile 10.492.946,00 TL ..
İstatistik Kaynak: www.boxofficeturkey.com
Galatasaray Ekonomisinde Gelinen Nokta
Hatırlamak zor olmayacaktır; dört beş sene öncesine kadar her spor bülteninde haciz iddiaları vardı Galatasaray için. Kah AliSamiYen'de kah MetinOktay Tesislerinde kah da gayrimenkullerinde. Ribery gibi bir yıldızı kaçırmamıza neden olan 100 bin dolarlık sözleşmeyi koruyamamaya neden olan mali yapı. Transferde bel büken; ucuz, nispeten niteliksiz ya da sönmüş futbolcu transferleri... Ali Haşhaş'ın açıklamalarını okuduktan sonra düşününce bunları bir şaşkınlık yaşadım içimde. Ki laf da değildi bunlar, hepsi gerçekleşmeye başlamış ya da başlamaya yaklaşmış şeylerdi. Gerçekten gelecek adına umut doldum.. Dünya çapında bir kulübün mali yapısını düzenlemesi gerektiğini, önce orada işleri yola koymasının gerektiğini söylememize gerek yok sanırım. Sizin de okumanızı isterim. Bugün yönetime fazla taraf oldum gibi fakat gerçeklere bakınca da karşıma çıkan tablo bu gibi. Yine de görüşünüzü mutlaka belirtin, yanlış düşündüğüm yerde beni uyarın lütfen.
Şimdi bu açıklamalara biz göz atın derim:
"Dünya Kulübü oluyoruz"
"Dünyada global bir kriz yaşadık. Ülkemiz de bundan etkilendi. Sayın Başbakanımızın dediği gibi teğet geçti. Doğrudur. Galatasaray'ı da bu kriz teğet geçti diyebiliriz. Biz gelir gelmez, Galatasara'ın acil ödenmesi gereken borçlarının listesini çıkarttık. Ödemeye başladık. Yani Galatasaray'ı basiretli bir tacir haline getirmeyi istedik. Çünkü bu moralitedir. Bankalar nezninde Galatasaray borçlarını ödüyor havası piyasaları da etkiliyor. Onun için önce devlete olan borçlarımızı, vergi borçlarımızı bir kısmını taksitlendirerek ödedik ve ödemeye devam ediyoruz. Bir kısmı da yeni gelir vergiler ve SSK'lar. Bunları da zamanında ödüyoruz. Bu ne demektir.
Devlete karşı vecibelerimizi yerine getiriyoruz. Arkasından bankalar geliyor. Bizim en çok borçlu olduğumuz banka Vakıf Bank. O da taksitlendirilmiştir. Taksitleri ve faizleri zamanında ödeniyor. Diğer bankalarla da hareketli kredi haline getirdik. Ödeyip açıyoruz. Yani hiç birini kasmadık. Bu da Galatasaray'ı bütün piyasa nezninde, bankalar nezninde iyi bir görüntü verdi. Galatasaray bugün borçlarını öder hale geldi. Galatasaray bugün fiziki olarak 129 milyon Dolar borcu vardır. Piyasada okuduğunuz yazılarda ciddi rakamlar konuşuluyor. Ben işin içerisindeyim. Bütün herşey benim önümde. Ben imzalıyorum bunların çoğunu. Galatasaray'ın böyle bir borcu yok. Bu tip beyanatların da çok doğru olmadığına inanıyorum. Çünkü piyasaya Galatasaray'ı çok borcu varmış gibi göstermek Galatasaray'a zarar veriyor. O yüzden hakiki borçlarını söylemekte fayda var. Borca bakış açınız çok önemli. Ne borç, ne değil? Siz bir kontrat imzalamışsınız.
Türk Telekom'a. Bunu sonuçta hizmet olarak ödeyeceksiniz. Onu borç olarak gösterirseniz, borçlu gözükürsünüz. Ama siz bunun karşılığını zaten ödüyorsunuz. Statların üstüne Türk Telekom Arena diye yazıyorsunuz. Mesela kol reklamı alıyorsunuz. Bunlar hep hizmet ile ödenecek paralar. Divan Kurulu'nda da başkanımız açıkladı. Borcun böyle olmadığını, hatta 5 yıl içinde Galatasaray'ın artıya döneceğine dair bir rapor yayınlandı. Bunu yayınlayan biziz. Türkiye'nin en ünlü kişileri bu raporu hazırladılar ve bu rapor da Divan Kurulu'nda sayın başkanımız tarafından açıklandı. Divan tarafından da çok ciddi bir alkış aldık.
Galatasaray doğru yerde. Galatasaray bunun için çok ciddi çalışmalar yaptı. Bonus Card diye bir kart çıkarttı. Galatasaray GSM diye bir olay başlattı. Galatasaray TV diye bir olay başlattı. Önümüzdeki günlerde yine açıklayacağımız bir proje daha olacak. Bunlar Galatasaray'ın geleceği. Eskisi gibi hiç bir takım ciddi sporsorlar bulamaz. Ufak ufak para toplanacak. Ordan 1 lira, burdan 10 lira. Yıl içinde 10-15 milyon Dolar girecek. Bu durum istikbalde, 5 sene sonra 50 milyon Dolar'ı bulacak.
Galatasaray bunları yaparak ilerki yılların önünü açtı. Galatasaray taraftarı diyor ki, çok ünlü futbolcular getirin. Getirelim, tamam. Galatasaray taraftarı da bize yardım etmeli. Gidip Bonus Card almalı ve Galatasaray'a hizmet etmeli. Her harcadığı para da Galatasaray'a para olarak dönsün. Galatasaray adına kurulmuş telefon hattından konuşmalı ki Galatasaray burdan para kazansın. Bonus Card bizim için çok ciddi bir para gelişidir. Bütün taraftarlarımızdan rica ediyorum."
"Dünyanın her tarafında, Türkiye'nin her kulübünde muhakkak gecikmeli paralar ödeniyor. Ama biz bir prensip koyduk. O prensiplerde yürüyoruz. Futbolcumuzu üzmeme prensibi. Galatasaray elinden geldiğince futbolcularına, sadece futbolcularına da değil personeline yardımcı oluyor. Galatasaray Kulübü hiç kimseyi kapıya getirmedi. Hiç bir futbolcusunun konuşmasına sebep vermedi.
İlerleyen günlerde Galatasaray'ın gelirleri artıyor. Çok güzel bir yayın ihalesi oldu. Şampiyonluk halinde 50 milyon Dolar'a kadar giden bir gelir sağlayacak. Galatasaray stat gelirinden artık 60-65 milyon Dolar'dan bahsedeceğiz. Bizim en büyük rakibimiz bizden 5 sene önce bu geliri elde etmeye başladı. 52 binlik stadı bitirdi. 5 yıldır her sene bizden 30-35 milyon Dolar fazla hasılat yaptı. O dönemde biz 2 defa şampiyon olduk.
Rakibimiz 1 defa şampiyon oldu. Düşünün ki o gelirler bizde olacaktı. 2009'un 29 Ekim'in de stadımız teslim olacaktı. Yani 1 yıl önce biz 50-60 milyon Dolar para alacaktık. Buna rağmen Galatasaray sesini çıkartmadı. Görevi ne ise onu yaptı ve gelirlerini artırıcı tedbirler aldı. Bugünlere geldi. Adnan Polat çok çalışkan ve çok iyi niyetli. Profesyonellerimiz çok ciddi çalışıyor. Çok güzel bir çalışma ortamımız var, inancımız var. Zaman zaman medya karşısına çıkıp övüyor bizi. Bizin en büyük sermayemiz bu övgüdür. Bu bize bir moral, heyecan veriyor."
RİVA ARAZİSİ
"İstikbalde bu çok acele verilecek bir karar değil. Biz burada öncelikle ön yeterlilik diye bir ihaleye çıkacağız. Müteahhitleri davet edeceğiz. Bu müteahhitlerin bu kapasitesi var mı, buralarda bu inşaatları yapabilecekler mi diye. Baktık ki çok ciddi bir talep var. Ekonomiyi de düzelmiş vaziyette görürsek ikinci ihaleyi yapacağız. Bu ihalede burasının Galatasaray'a nasıl gelir getirdiğini göreceğiz. Bunu genel kurulla, divanla paylaşacağız.
Benim öngörüme göre 400 milyon ile 800 milyon Dolar'a çıkacak kadar hedef var. Zamanın akışına göre bunu yapabilir. Galatasaray bununla daha değerli yatırımlar yapabilir. Galatasaray 'Ben burayı sattım, bununla gidip futbolcu alayım' diye düşünmez. Adnan Polat'ın çok ciddi bir kararı var. Galatasaray'ın hedefleri çok büyük. Bir dünya kulübü haline gelmek istiyor. Böyle bir hedef koyduk önümüze. İşte bu hedefleri yapabilmek için de bunları yapmak gerek. Bu ruhsatları almak lazım. Bu arazileri değerlendirmek lazım. Zamanla göreceğiz."
DANIŞTAY KARARI ESKİ İMAR YASASINA KARŞI KARAR, STAT İNŞAATI DURMAYACAK
"Bu karar, inşaatı durduracak bir karar değil. Bizim inşaatımız devam ediyor. Zaten ondan sonra TOKİ başkanı da beyanaat verdi. Galatasaray Stadı yürümektedir. Hiç bir problem yoktur. İnsanlarımız, taraftarlarımız rahat etsin. Allah nasip ederse 29 Ekim 2010'da stadımızı açacağız. Sayın başbakanımızın da zaten öyle bir hedefi var. Belki 15-20 gün geçikme olabilir. Her zaman olabilir. Onun dışında böyle bir problem yoktur."
"Hedeflerimize doğru bir takım planlar yapıyoruz ve bunun için gece-gündüz çalışıyoruz. Bu hedeflere daha çabuk ulaşabilmenin yolu var. Galatasaray taraftarı Bonus Card'ları kullansın, telefonları kullansın. Bize yardımcı olsun. Başkanımızın dediği doğrudur. Tünelde ışık gözükmüştür. Lütfen başkaları kıskanmasın. Onlar da yapsın. Bütün kulüpler ne kadar büyürse biz dünya kulübü haline geliriz. Bunları diğer kulüpler de yapıyor."
"Haldun Üstünel çok akıllı bir
Bütçe disiplini diye bir sistem var. Herkes buna uyacak. Olmayan parayı yemeyecek. Adnan Polat böyle bir hedef koydu. 'Olmayan parayı yemeyeceğiz arkadaşlar' dedi. Galatasarayın menfaatleri doğrultusunda zaman zaman herkes birbirini uyardı ancak şu anda gerçekten bir birlik içerisinde çalışıyoruz. Bu çok önemli. Telefonda sürekli paslaşıyoruz. Kimse tek başına iş yapmıyor. En doğru kararı hep birlikte veriyoruz."
ŞİRKET BİRLEŞMESİ
"Çalışmalar devam ediyor. Bugün bitmiş birşey yok ancak hızlı bir çalışma devam ediyor. Çok yakın zamanda haber verebiliriz. Açıklama yapabiliriz. Bunlar çok basit işler değil yılların birikimi, bu zamana kadar gelmiş. Bu birikimleri de bir anda çözmek o kadar basit değil. Birleşmemiş bir şirket hep kafa karıştırıyor.
Siz Galatasaray'ı bir olarak görmezseniz, şirket şirket ayırıp hesaplarına bakarsanız, bazı rakamlar görünüyor, karşınıza çıkıyor. Ama hadiseyi bütün olaarak gördüğünüz zaman işte o borçların olmadığını görüyorsunuz. Bu demektir ki bu birleşmenin olması şart. Galatasaray bir şirket haline gelmeli. Birisi kazanacak kar getirecek, diğeri satacak zarar getirecek. Böyle bir mantık olmaz. Karın ve zararın birleştiği bir yer olması lazım."
ŞİRKET HİSSELERİMİZİ MANİPÜLE EDEN ÜLKEYE İHANET EDER
"Galatasaray kamuya mal olmuş bur kulüp. 22-23 milyon taraftarı olan bin kulübün hisseleriyle böyle oynayıp da rahatsız etmemeleri lazım. Bir takım manipülasyonlar varsa bunların önlenmesi için çalışmalarımız var. Bütün büyük kulüpler için konuşuyorum. Bizler kamuya açık işler yapıyoruz. Burdan gelecek menfaat Türkiye'nin menfaatidir.
Galatasaray Kulübü başarılı olursa Türkiye kazanacak. Halka açılmak çok önemli bir hadise. Bu demek değildir ki Galatasaray şirketleşince bir kere daha halka açılmayacaktır. Olabilir, yönetimler karar verir."
"Ben eskiden maça futbol diye bakıyordum artık para diye bakıyorum. Şampiyonlar Ligi'ne kalmadığımız gün uyuyamadım. Sakatlanınca futbolcu paramız gitti diyorum. UEFA'da şampiyonlukta belli hedeflerimiz var. Ziraat Kupası'nı unutacağız artık. Yapabilecek birşey yok. Bir kaza oldu. Galatasaray'ın hakkıydı, ama olmadı."
Yaklaşan Seçim ve İlk Aday: Adnan Öztürk

Hepimizin Ribery'i getiren adam olarak tanıdığı Adnan Öztürk bugün yaptığı bir basın toplantısıyla adaylığını açıklamış ve hedefini Avrupa Şampiyonlar Ligi olarak belirleyerek iddialı bir açılış yapmış...Konuşmasının içeriği merak edenler buradan bakabilirler fakat ben pek tatmin olmadım. Olacağımı da zannetmiyorum. İki yıllık görev sürecinde Adnan Polat ve ekibinin maximum performansla Galatasaray'a kattıkları vizyon, marka değerini yükseltmeye ve sportif/ekonomik faaliyet dengesini sağlamaya yönelik yaptıkları çalışmalar ve taraftara verdiği güven duygusu beni de fazlasıyla içine almış durumda.
Bundan dört beş sene öncesine kadar transferde Lukunku, Duro, Victoria gibi futbolcular mevzubahisken şimdi kariyerinde dünya yıldızı yazmayan isimler gündeme bile gelmiyor. Sadece bu bile ( ekonomik atılımlar, stad, riva ve iletişim/reklam/sponsorluk alanlarında yapılanları saymaya lüzum yok) gelinen noktayı açıkça ortaya koyabilir. Ayrıca iki sene önceki karanlık tabloda açık yüreklilikle ve cesaretele bu işe atılanlara ve görevlerini layıkıyla yapanlara Divanın gözü kapalı bir iki sene daha vermesi gerekir, ki buna da inanıyorum. Her ne kadar liseli-alaylı denilen o saçma ayrımın hala yapıldığını görebilsek de yine de bu kadar kör olabileceğini sanmıyorum kongre üyelerinin. Tabi bu yönetimin hataları olmadı mı? Oldu tabi haliyle. Ama artılar eksilere çok fark attı diye düşünüyorum. Seçim yaklaştıkça daha ayrıntılı konuşuruz bunları şimdi bekleyip gözlemlemek lazım olup biteni...
Kazanç Dolu Bir Haftasonu !

21 severek oynadığım bir oyun olunca filmini de beğenmiştim haliyle.. Ama 21 rakamını sevmem için bu hafta bir çok sebebim daha oldu (:
Bu sezon böyle mutlu ve kazançlı bir hafta geçirdiğimizi hiç sanmıyorum... Ankaraspor sayesinde öyle bir zamanda maç yapmadık ve 3 puan aldık ki daha iyisi olamazdı herhalde... Hem sakatların iyileşmesi, hem Atletico maçına dinç çıkmak, hem de stressiz bir hafta geçirmek çok iyi oldu takım için. Hele bir de 3 puanın cepte olduğunu bu haftada tüm rakiplerinizin puan kaybetmesinden ve lider -15 hafta sonra- olmaktan daha güzel ne olabilirdi ki? Hatta ve hatta o kadar güzel bir haftasonu ki perşembe günü karşılaşacağımız dişli rakibimiz Atletico dün Barcelona'yı yenerek kendi adına sükse yaptı ama bence bizim adımıza da çok iyi birşey oldu bu. Dünyanın en güçlü denilen takımını yendikleri için kapılacakları rehavet ve çok yüksek tempolu bir 90 dk nın ardından hissedecekleri yorgunluk tamamen pozitif bizim için.. Dolayısıyla 21. hafta bizim için pozitif şeylerle dolu bir hafta oldu.Ayrıca Kewell ve Baros da şu saatlerde İstanbul'a gelmişler bu da güzel haber, umarım tez zamanda çalışmalara başlarlar...
Nice böyle güzel haftalara... İyi geceler...
Gerçekleşmeyen Bir Devrimin Çöküşü : Sivasspor

2007/2008 sezonunda üst sıraları zorlayan , geçmiş üç sezonunda tek teknik direktörle çalışmış, takım iskeletini oluşturup gerekli takviyeleri yapmış bir takımdı Sivasspor. Ama yine de kimse onların 2008/2009 sezonunda şampiyonluğu son 2 haftada kaybedeceğini tahmin etmiyordu... Çünkü daha önce Eskişehir Ankaragücü Gaziantep ve neredeyse Gençlerbirliği bir yıllık bu çıkışları yakalayıp ertesi sezon yokları oynamıştı... Bülent Uygun 2008 yazında takıma Tum,Bilica ve İbrahim Dağaşan isimlerini kazandırmış, oturmuş kadrosuna harika nokta transferler yapmıştı.. Sivasspor başkanı Mecnun Odyakmaz her fırsatta takımının artık büyük takım olma yolunda ilerleyeceğini ve bu sezonda da hedeflerinin ligde üst sıraları zorlamak,avrupaya gitmek olarak belirlemişti... Ve lig başladı.. Günler ilerledikçe tek istikrarlı tabloyu Sivasspor yakalamıştı. Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray ve son zamanlarda şampiyonluğa oynamayı unutmuş Trabzonspor inişler çıkışlar yakalayıp yarışı sürdürürken Sivasspor hep çıkıp tabiri caizse topunu oynuyordu.. Ligde ikinci yarının ortalarında Galatasaray ve Fenerbahçe'nin şampiyon olma hayalleri kendi içlerinde yok olma noktasındaydı ve yarışta Beşiktaş, Trabzon ve Sivas kalmıştı... İki büyük takımın bu kadar kötü bir sezon geçirmesini kullanmak isteyen Sivasspor diğer iki rakibini de saf dışı etmeyi planlayıp o süpriz şampiyonluğu yakalama peşindeydi... Trabzonu geçmeyi başardılar ama güçleri Beşiktaş'a yetmedi. Devre arasında Ernst ve Yusuf transferleriyle çehre değiştiren Beşiktaş şampiyonluğu kucaklamıştı.
Bu yarış sırasında Bulent Uygun ''Şampiyon biziz 1. kim'', ''İstanbul'da Laila Sivas da La ilahe illallah'' '' Eskiden askerdim şimdi general oldum'' gibi Türk futbol tarihine geçecek söylemlerde bulunmuş ve fazla konuşmasından dolayı camiasından tepki toplamıştı. Hatta ve hatta Bulent Hoca susup hocalığını yapsa şampiyon olmuştuk gibi söylemlerde bulunanlarda oldu. Bunlar Bulent Uygun'u üzmekle beraber belki de yeni birşeyler yapmaya da itti.

2009/2010 sezonu planlamalarında takımında devrim yapmayı kafasına koyan Bulent Uygun namıdeğer Turbulent(hatırlayan olacaktır FB macı sonrası açıklamıştı bu ismi) sert savunma, dirençli futbol ve ilerde Mehmet Yıldız'ın indireceği toplardan yaratılan pozisyonlarla gol bulmaya çalışan takımını; pas yapan özgüvenli ve galibiyete oynayan daha yumuşak bir takım haline getirmeyi arzuluyordu... Bu kapsamda gerçekten de takımında çok taşla oynadı.. Tum, Balili, Diallo, Sylla, Murat Erdoğan, Mohamed Ali gibi isimleri -gittikleri takımlarda parlayan bu futbolcuları- gönderip yerine Erman Kılıç, Ersen Martin, İbrahim Dağaşan, Cihan Yılmaz ve adı duyulmamış ama kendi gözlemlerine dayanarak aldığı 3-4 yabancı oyuncu transfer etti. Herkes Sivas'tan daha iyi transferler bekliyordu eminim...Ama bütçeyi riske atmayı göze almadılar...
Sonra derken Avrupa macerası başladı ve kırmızı beyazlı takımın rakibi güçlü Anderlecht oldu. Mehmet Yıldız'sız Sivasspor ilk maçta aldığı 5-1 lik mağlubiyetle CL'e katılan dört büyükler dısındaki ilk takım olma hayalini başka bahara bıraktı. Mücadelesine devam ettiği Avrupa Liginde de şansız bir kura ile Shaktar'la eşleşen takım avrupa macerasında erken havlu atmak zorunda kaldı ve lige döndü. Ama işler orda da yolunda gitmiyordu geçen seneki mücadeleci dirençli ve kazanmayı isteyen takımın yerine gelen bu yeni kazanmaya oynayan(!) takım ilk 7 haftasında sadece 1 puanla yetindi. Nitekim tarih 5 Ekim'i gösterdiğinde Bülent Uygun artık kendisinin ve takımının yıprandığını ve ayrılık vaktinin geldiğini söyleyip istifasını sundu.. Daha sonra yerine gelen Muhsin Ertuğral ile birlikte çıkış yakalamak isteyen Sivasspor hala alt sıralardan kurtulma çabası içerisinde ama kadro kalitesinin az bile hakkını vermesi halinde ligde kalacaklarından şüphem yok. Mehmet Yıldız'ın da Fenerbahçe maçıyla ve harika bir golle geri dönmesi onlar için muhteşem bir olay elbette. Bu sene ortaya çıkan karamsar tabloya rağmen istikrar kelimesini benimsemiş bir tarza sahip olan Mecnun Odyakmaz ve yönetiminin, Türkiye'ye ve takıma alışma dönemi geçiren Muhsin Hoca'ya gösterecekleri sabrın meyvelerini toplayacaklarını düşünüyorum orta vadede...

Son olarak değinmek istediğim konu, iki sene boyunca şampiyonluğa oynayan bir takımın yerli yıldızlarını elinde tutabilmesi. İyi mi oldu kötü mü göreceğiz ama bunu yapmak elbette başarıdır. Hayrettin,Mehmet Yıldız, Musa Aydın, Abdurrahman ve Sedat Bayrak gibi isimlerin adı sıksık büyük takımlar için anıldığını biliyoruz. Hatta Mehmet Yıldız'a yurtdışından teklifler geldiği bile gazetelere yansımıştı.. Bakalım iyi sayılabilecek bu yerli kadroya yaptığı iyi afrikalı transferle Muhsin Ertuğral neler yapabilecek...
Kadir Bekmezci (Hacettepe)
Alisan Seker (Türk Telekomspor)
Cihan Yilmaz (Karsiyaka)
Ibrahim Sahin (Hacettepe)
Pieter Mbemba (KV Mechelen)
Serdar Gökkaya (Heracles Almelo)
Akeem Agbetu (Kolding FC)
Ömer Kaplan (Turgutluspor)
Yasin Cakmak (Fenerbahce)
Erman Kilic (Istanbul B.B.)
Aytac Ak (Diyarbakirspor)
Ugur Kavuk (Antalyaspor)
Ferhat Bikmaz (Hannover 96 II)
Ersen Martin (Recr. Huelva)
Bruno Zita (Dinamo Minsk)
Rahman Soyudogru (SC Freiburg II)
Nabil Taider (Skoda Xanthi)
Elrio van Heerden (Blackburn) )
Lucien Aubey (Stade Rennes)
Harun Toprak (SC Pfullendorf)
Souleymane Keita (Al Arabi)
Galatasaray'da Forvet Sorunsalı: Özgürcan Özcan

Adı: Özgürcan Özcan
Mevki: Forvet
Doğum Tarihi: 10.04.1988
Boy: 1,89
Takımı / Kontrat Sonu : 2010 (kiralik)
Oynadığı Takımlar: Galatasaray, Kayserispor, Sakaryaspor,ÇaykurRizespor
Milli Takım Kariyeri: 7 maç 1 gol ( U21 )
Önceki gün Antalyaspor maçını izlerken aklıma geldi Özgürcan.. Dört sene önceki ''-can''(cihancan mülayimcan özgürcan cafercan..) kuşağından sıyrılan iki futbolcudan biriydi Cafercan ile birlikte ve gelecekte Galatasaray'ın forvet rotasyonunda çok rahat yer edineceğini düşünüyorduk hepimiz. Ne yazık ki Cafercan'ın böyle bir ihtimali yok artık çünkü o artık bonsevisiyle birlikte Orduspor'da ve kendini ispatlamaya çalışıyor hala BankAsya'da... Özgürcan ise hala Galatasaray'ın futbolcusu. Şuan altyapıdan çıktıktan sonra oynadığı 4. farklı takım olan Ç.Rize'de.. Bu sezon 19 maçta 1300 dk oynamış ve 2 golü var.. Ama ben geçen seneye değinmek istiyorum. Özgürcan Sakaryaspor'da geçirdiği 2008-2009 sezonunda 31 maç oynamış ve 2500 dk sahada kalmış. Attığı gol sayısı ise 17 ! Buna rağmen Galatasaray'da kendini kabul ettiremedi bu sezonda da. Forvetsiz kalınan şu dönemde Nonda'yı gönderen yönetim ve Rijkaard acaba tedbir olarak devrearası bitmeden Özgürcan'ı geri çağırsa fena mı olurdu? Fiziği ve yeterli tecrübesi olduğuna inanıyorum, hatta şuan adı gecen CemSultan'dan daha yararlı olacağını düşünüyorum. En azından Cafercan gibi Cem'i de kaybedeceğimize Özgürcan'dan yararlanabilirdik. Ne yazık ki yönetim bunu düşünemedi ya da uygulamadı. Ama böyle birşey yapılsa itirazı olan çıkar mıydı , sanmıyorum.. Görüşlerinizi bekliyorum. Özellikle bu sene izleyen varsa merakla bekliyoruz..
Galartasaray 3-2 Antalyaspor || Bir Galatasaray Kılasiği

Hamburg maçı hafızalarımızdadır elbet... Maça harika başlayan ve turu geçeceğine inanan Galatasaray gerekli skoru yakalayıp artık bedavadan pozisyon harcıyordu, rahattı. Sonra hamburg bir iki derken aldı gitti turu, tüm hayallerimizi... O günden beri bu var Galatasaray'da... 24 tane şut cektiği rakibine sadece 5 şut şanşı verdiği bir maçtan istediği skorla ayrılamıyorsa bir sorun var demektir...!
Öncelikle şunu söyleyeyim, takım iyi oynadı. İstekliydi ve hırslıydı turu alacağına inanmış ve rakibini ciddiye almıştı...Bu bir önceki maça nispeten bir sıçrama denilebilir. Çünkü ilk maç hepimizi fazlasıyla hayal kırıklığına uğratan ve karamsarlığa sokan bi tablo oluşturmustu... Ama Galatasaray bunların yanında yine tam yapamadı bu işi, iki anlık dikkatsizlik iki gole mal oldu ve bu da kupaya. Ayrıca şans faktorü ve Mustafa Sarp'ın kendini erken yıldız yapması ve diğer yıldızların görevini üstlenme çabası işleri daha da zorlaştırdı.. Mustafa Sarp'ın gollerine bu sezon çok sevindik ama bu gollerin hepsi önceden çalışılmış duran top organizasyonlarıydı. Zira bunların dışında sağdan gelen ortayı sol açığın gol yapmasını beklerken mustafanın orda olmasını beklemiyor ummuyorduk da. Lakin bu iyi niyetli gol arzusu takım disiplininden koparıyor ve zarar olarak dönüyor bu takıma... Arda orada o topa dokunabilmiş olsa çoktan maç kopmuştu belki de.
Bana katılanlarınız olmayabilir fakat bu maçın artılarının eksilerden fazla olduğu kanısındayım. Bunları başlık altına alırsak :
1) Bir aylık forvetsiz dönemde takımın gol atabileceği organizasyonlara girebileceğini gördük.
2) Caner'in bek oynarken de hücum-savunma dengesini kurararak oynayabileceğini gördük.
3) Elano'nun arzulu olduğunda ve arkadaşlarından pas aldığında neler yapabileceğini gördük.
4) Futbolculara uyarı niteliğinde oldu bu skor, artık ellerindeki hedeflere daha sıkı tutunacaklardır.
5) Son olarak Lucas Neill... Yeni bir Popescu'nun bu takımda olabileceğini gördük. Performansı tek kelimeyle harikaydı.. Kendine güveni, soğukkanlılığı ve liderliği görülmeye değerdi.
Galatasaray'ı gözden geçirdikten sonra Antalyaspor'a gözatalım biraz da.. Öncelikle Mehmet hoca hırslı ama antipatik bir takım yaratmış. Oyuncu yapısı da buna fazlasıyla elverişli zaten. Her Ali Sami Yen ziyaretinde bunu fazlasıyla gösteren Ömer Çatkıç bunun en basit örneği.
(Yalçın ve Sedat'ı da gözardı edemem tabi.) Ama Necati'yi bu takıma kazandırmaları harika bir iş gerçekten. Çünkü Necati anadolu takımlarının üstünde bir futbolcu. Bu maçta da çok iyiydi ve performansını önümüzdeki süreçte de gösterebilirse takımına düşme korkusu yaşatacağını hiç sanmıyorum.. Antalya takımı sert oynuyor ama bu şekilde de ligde sağlam durabiliyorlar. Ki Sivasspor bu şekilde şampiyonluğa oynadı iki sezon boyunca. Sivasspor'da Bulent Hoca'nın bu sene yaptığı daha doğrusu yapmaya çalıştığı devrimi ve takımın şuanki halini de sonraki zamanlarda yazmayı planlıyorum. Lakin durumları pek iç açıcı değil..
Kupa 2010 da hedeften çıktı artık şampiyonluğa ama ondan önce Atletico maçına konsantre olmamız lazım. Ben umutluyum ama herşey takımın o günkü durumuna bağlı. Bekleyip göreceğiz.. İyi geceler...