Keblinger

Keblinger

Biri bir şey demiş:

Artık eş zamanlı olarak buradayım:

http://jesusyavuz.tumblr.com


(jesusyavuz)


Bre Bana Bir Çare!

| 29.8.10

Ligde iki hafta geride kaldı ama puan yok, Avrupa Ligi'ne katılmak için vasatın altında bir takım bile geride bırakılamadı, transfer için vaatlerle dolu 2 ay geride kaldı ama hala ortada sadece laf var ve kesin olan bir şey var ki, işler sarpa sarıyor! Hani kan değişimi veya yeni kan gibi tabirler vardır ya, işte aynen öyle bi durumdayız şu an. Belki yapılacak transferlerle, belki gönderilecek oyuncularla, belki de teknik ve idari(yönetim dahil) kadroda yapılacak değişikliklerle bu sağlanılacak ama bunun için biraz acele davranılması şart oldu zira ruhunu kaybeden bir takım, ondan da öte ruhunu kaybeden bir seyirci var şuanda Galatasaray'da. Sabır kelimesini sevmem ama mantıklı görürüm, umutla bakarım, gereklidir lakin bu konuda beklenilecek bir şey kalmadı! Bir kaç gün önce burada sabırlı olmamız gerektiğini ve iyi günlerin uzakta olmadığını iddaa ediyordum ama durum biraz daha farklılaşmaya başladı gibi. Örnek vermek gerekirse ben Galatasaray'a kasığında küçük bir zorlanma olmuş gözüyle bakıyordum ve gelecek adına umutluydum. Ama şu an yaşanılan kötü günler, ortada esen kaos, medya camia ve taraftardan gelen baskılar takımın çapraz bağlarının kopmasına sebep olabilir keza zemin berbat rakip insafsız!!! Önümüzdeki 2-3 günlük dilimde atılacak adımlar tüm sezonun kaderini direk etkileyecek ve umarım geç kalınmış mantıklı adımları atarlar... Reçete yazıp kafa bulandırmak istemiyorum keza mantıklı olan adımlar az çok belli zaten. Ama tabi olayların sonucuna göre tekrar yazarız bir şeyler, şimdi iyi şeyler olmasını ummaktan başka bir çaremiz yok gibi gözüküyor...

Günün Karikatürü #33 || Sigarayı Bıraktım

|

Yiğit Özgür'den yine dil cambazlığı...:))

Günün Şarkısı || Song Ohia - Lioness

|

Ağlayasım gelir dinledikçe, harika şarkı, gerçekten!

Günün Karikatürü #32 || Online Sipariş

| 26.8.10

Neler Oluyor Hayatta? #3

|



Misimovic de elden gitmiş...
*Sonunda Inamoto'ya kalmazsak iyidir:))

Kayseri Zalayeta'yı renklerine bağlamış.
*Yaş 31 ama dokuz sene Juventus forması giymek her babayiğidin harcı değil hani,maddi manevi makul transfer..

Aurelio Beşiktaş'ta!
*Beşiktaş iyi kadro kurdu, iyi ! Ayrıca İspanya menteşesi de devam ediyor...

Real Betis başkanı Radyospor'a bağlanıp Emana için 8 Milyon'dan aşağı inmeyeceklerini söylemiş.
*Başkan Kayserili, belli, çok belli :))

Umut Bulut Liverpool maçı öncesi transfer işlerine sardığı için, kadro dışı kalmış.
*Sonra'da diyoruz ki Türk futbolu neden gelişmiyor!!

Murat Erdoğan Manisaspor'a transfer olmuş.
*Seneye nerede diye bahisler şimdiden açılmalı keza yeni bir Tolga Doğantez doğuyor...

Şampiyonlar Ligi kurası öncesi Bursaspor'dan Real Madrid sesleri iyice yükselmeye başladı.
*Futbolcular yeni Baliç olma, yöneticiler de yeni Baliç yaratma peşinde sanırım :))

Sabır

|

Malum Ramazan ayındayız, öncelikle herkese bol hurmalı, pideli ve neşeli sofra sohbetleriyle dolu bir Ramazan diliyorum. İşten dolayı oruç tutamıyorum ve pek ramazan havasını yaşamıyorum gerçi ama neyse. Tabi oruc tutamıyorken, takvim yapraklarına da dur diyemiyoruz haliyle... Eylül ayına yaklaşırken, ligde geride kalan iki haftada ve de Avrupa Ligi elemelerindeki iki turda da gördük ki hazır değiliz daha, eksik bir şeyler var. Hatta eksik birçok şey var, besbelli ama çok erken başlamadık mı tepki koymaya, istifaya çağırmaya? Her şeyden öte takım ruhunu yakalama çabasındaki bir ekibe, henüz yolun başında anti moral aşılamak ne kadar faydalı gelecek adına? Yanlış yapıyoruz, belki de yaptırılıyoruz, bilemiyorum...

Geriye baktığımızda; iki maçta alınmış iki mağlubiyetli bir lig ve zorla atlatılmış bir Avrupa elemesi görüyoruz ki yine zorlanılan ve kötü bitme ihtimali olan bir Avrupa elemesi daha bizi bekliyor. Tabloya baktığımızda önceki senelere nispeten sezon başlarında gümbür gümbür esen sarı kırmızı fırtına bu yıl ters yönde esiyor gibi görünüyor, orası kesin. Geç kalınmış transfer çalışmaları, geleneksel hale gelen sakatlar ordusu ve yönetim içerisinde görülen veya öyle aksettirilen sorunlar bu tablonun başlıca sebebi dersek yanılmış olmayız herhalde, zira birçoğunuzun görüşü de bu yöndedir sanırım. Peki şimdi ne olacak? Rüzgar fırtınaya dönüşecek mi, yoksa yönünü mü değiştirecek, ya da rüzgarı bir yana bırakıp yelkenlerini mi değiştirecek Galatasaray? 

Geçen iki başarısız sezona bakıldığında, ikisinde de lige iyi başlamış ve ligin ilk yarısını ezeli rakiplerinin önünde veya yakasında bitirmiş bir Galatasaray vardı. Hatta sadece geçen sezona baktığımızda bile; yere göğe sığdırılamayan, açık ara şampiyon ilan edilen, sezona 5 kupa hedefi koyan bir takım vardı, sezon başındaki temposuyla. Ne oldu sonra? Zorla elde edilmiş Avrupa bileti ve kupalarda büyük hayal kırıklığı... Demek ki ilk maçlarda esmekle olmuyormuş bu işler... Aynı şey değil, görünen köy kılavuz istemez, bu işin sonu kötü diyenler geçen sene işler çok iyiyken de görmüş müydü sezon sonundaki hüsranı? Demek ki hiçbirimiz müthiş öngörülü insanlar değiliz. O zaman n'apmalı? Sabretmeli, takımına güvenmeli. Hatalar yok mu, eksikler yok mu, elbette var. Ama bu takımda her şeye rağmen iyi oyuncular ve Rijkaard-Neskeens ikilisi var. Üstüne konuşulacak, tartışılacak çok mesele var ama henüz daha yolun başındayeken biraz daha sabretmek gerekiyor, demek istediğim bu... Hani ruh ruh diye devinip duruyoruz ya durmadan, tribünde teknik adam kovmaktan, yönetimi istifaya çağırmaktan önce, futbolcuya hangi takım için oynadığını hatırlatmakla yakalayabiliriz o ruhu... Sabretmeliyiz bir süre daha, unutmamalıyız ki Beşiktaş Arda'sı olmadığı için Querasma'yı aldı, Fenerbahçe Baros'u olmadığı için Niang'ı aldı. Dolduruşa gelmeden, kendimizi bilerek ve biraz da güvenerek beklemeli biraz daha, henüz köy-kılavuz olayına girmek için çok erken....

Elano Blumer Meselesi Üzerine...

| 12.8.10
OOOOoooO, ooooOOOO, eeEEeYOooO, ELANO!!

Sanırım bu ya da buna benzer bir tezahüratla karşıladı bizimkiler Atatürk Havalimanında bu yarı Alman yarı Brezilyalı kıvırcık çocuğu. Tabi biz de televizyon başında aynı şekilde heyecanla bu görüntüleri izliyorduk. Herkes mutluydu zira Brezilya milli takımında oynayan ve Avrupa'da hatrısayılır piyasası olan kaliteli bir oyuncuyu 27 gibi yaşlı sayılmayacak bir yaşta Galatasaray formasıyla göreceklerdi. Ama her şey beklenildiği gibi olmadı,  her zamanki gibi. Elano beklenenen patlamayı( bu lafa da hastayım yahu) yapamadı - ya da yapacak ortamı bulmadı- ve hayal kırıklıkları takımın düşen performansıyla birlikte doruğa çıktı. Sonunda da ''Lincoln kalaydı daha eyiydi'' gibi ve buna benzer isyankar tepkiler doğdu kaçınılmaz olarak. O tepkiler de Elano'yla taraftar arasına soğuk bir set çekti ki hala devam eden bir mevzu bu. Şuan gündemdeki gönderilme dedikoduları da bir o kadar sevindirmiş görünüyor çoğunluğu. Peki ama biz Elano'dan niçin yararlanamadık ki? Brezilya milli takımında ilk 11 oynayan, üst düzey takımların hepsinde oynayabilecek kapasitede görülen bir oyuncu değil mi bahsettiğimiz? Neden?

Öncelikle söylemek lazım; Elano nasıl bir oyuncu? İyi top kullanması, oyunu çift yönlü oynayabilmesi, oyun zekası ve iş ahlakı olumlu yönleri. Yeterince agresif olmayışı, oyunu forse edemeyişi, yeterli özgüvene sahip olamayışı da gördüğüm başlıca olumsuz noktaları. Ama bu olumlu olumsuz özellikler bir yana iyi bir taktiksel kurguda ve iş yapabilecek diğer takım elemanlarıyla uyum yakaladığında azami düzeyde fayda sağlanabilecek bir oyuncu Elano. Ama tabi 4-3-3 oynamaya çalışan bir takımda, ilerde doğru düzgün top dağıtabilecek bir adam yokken, geri dörtlüsü de ayağı sağlam basmayan futbulculardan oluşuyorken defansif ortasaha görevini Elano'ya verirseniz alacağınız katkı minimum olur. Aslında iyi oynağıdı öne sürülen milli takımında da G.Silva ile birlikte daha çok takımın defansif yükünü çeken oyuncu yine Elano ama orada Sabri'nin yerinde Maicon, Dani Alves var. Ve tabi Mustafa Sarp'ın yerinde de G.Silva...Hal böyle olunca Elano verimsiz adledilip, hatalı transfer olarak lanse edilmeye başlanıyor. Oysa ki böyle bir oyuncu olsaydı şimdi postalamaya çalıştığımız takımlar onunla ilgilenir miydi? Zira Inter, Roma, Juventus, Milan gibi takımlardan bahsediyoruz. Bu takımların hepsi 'enayi' olamaz değil mi? Bir durup düşünmek lazım...

Bu sene takıma Cana takviyesi yapıldı. Sanırım bir defansif ortasaha daha takıma katılacak. Eğer katılacak isim bahsi edilen Ledesma veya onun ayarında bir futbolcu olacaksa Elano gidebilir gözümde ama yerine Türkiye liginde klasını ortaya koyabilecek güçlü ve sağlam karakterli bir on numara alınması gerekir. Lakin Elano, Cana, Ledesma üçlüsü golü düşünen bir takım için verimli bir ortasaha kurgusu oluşturmayabilir. Ama Cana-Elano-Rosicky derseniz, bakın o olur işte. Elano bu üçlüde iş yapabilir. Önemli maçlarda defansif, diğer maçlarda ofansif kimliğe bürünüp maksimum katkı sağlayabilir Galatasaray'a.

Velhasılı kelam Galatasaray için tüm sezonun kaderini belirleyecek olan Elano olacak gibi görünüyor. Zaten başkanın dediği 5 transferin ikiden sonra devamının gelmemesinin sebebi de bu. Her şey Elano'nun durumuna bağlı. Ama bu düğüm devam ettikçe zarar gören sadece takım oluyor. Sonuçta Eylül başında Elano'yu gönderip yerine Ledesma ve Rosicky'i de getirseniz minimum verim alma süresi bir buçuk ayı bulur bu da yaklaşık ligin sekizinci haftasına falan denk geliyordur muhtemelen. Bu da önemli haftaları ip üstünde geçmek demek. Yani yanlış hamle demek. Bir hafta içinde bu mesele halledilmezse son iki sezonda yaşadığımız hayal kırıklıkları devam edebilir bu sezonda da...


Günün Karikatürü #31 || Polis

|

Transfer Kazanı # Cristian Daniel Ledesma

| 5.8.10

Öncelikle F.Bahçe'nin elenmesinden dolayı bir üzüntü var içimde, zira şampiyonlar liginde ülke puanımıza yapabileceği katkı azımsanacak kadar az olmayabilirdi. Ama normal bir sonuç olarak görüyorum ben bunu. Çünkü iyi ya da kötü bir değişme içerisinde Fenerbahçe Aykut Kocaman'la birlikte ve bunun ilk sancıları biraz ağır oldu. Ama şöyle bir şey de var ki kaza geliyor demişti hazırlık maçlarında. Neyse ki sistem eskisi gibi değil, yoluna Avrupa Ligi'nde takip edecek ezeli rakibimiz bizimle birlikte. Tüm takımlarımıza başarılar dileyip şu Ledesma meselesine gelmek lazım sanırım..

Bildiğiniz üzere internetle pek haşır neşir değilim şu sıralar ve gündemi dakikası dakikasına takip etme olanağım pek olmuyor. Bir anda bıraktığımdan farklı bir gündemle karşı karşıya kalabiliyorum bu yüzden, tıpkı bugünkü gibi. Cristian Ledesma her zaman beğeniyle izlediğim, hatta Football Manager'da da çoğunlukla kadromda bulundurduğum bir futbolcu. Söylentilere göre yüzde 95 gibi bir ihtimalle transfer sonlanmış ama tabi haber gerçek bile olsa imzayı görmeden bir transfere bitti demek doğru olmaz. Ama gelmesi halinde neler olabileceğini konuşmamız yanlış olmaz herhalde...

Lazio İtalya'nın büyük kulüplerinden biri bildiğiniz gibi. Ama bu büyüklük son yıllarda sadece isimde kalıyor orası başka. Oysa ki 6-7 sene evvel Oddo, Fiore, Stankovic, Mihailovic, Zauri, Simone Inzaghi'li bir takımdı mavi beyazlı kulüp... Son bir kaç yılda ise kadrosunda bu ayarda pek fazla ismi barındırdığı söylenemeyecek olan Lazio'da ''büyük oyuncu'' tabirine girebilecek birkaç oyuncudan biri olan oyuncu ise mevzubahis kardeşimiz Ledesma. Pandev'in gitmesinden sonra da takımdan yolu ayrılması gündeme gelen ilk oyuncu da kendisiydi aslında. Keza yönetim bazında yaşadığı sorunlar, sıkıntılı sözleşme muhabbetleri falan derken iki sezondur takımından ayrılması gündemde. Hocası pek istemese de, sözleşmesi sezon sonunda bitecek olan oyuncusundan para kazanmak isteyen Lazio yönetimi onu takımdan koparmayı başaracak gibi... Ama eğer kopup geleceği takım Galatasaray olursa da işte o zaman tadından yenmez ortasahaya ramak kaldı diyebileceğiz. İyi bir 10 numarayla da harika 3'lüyü yakalarız efendim kanımca...

Ledesma tam tabiriyle klasik ortasaha oyuncusu. Oyunun iki yönünü de iyi oynayabilen ama daha çok defansif sorumluluklar alan sert ve isabetli şutlarıyla rakip kaleyi hırpalayan, güçlü ve ısıran özellikte, yenilgiyi kabullenemeyen ve ayrıca oyunu da yönlendirmeyi seven bir oyuncu. Oyun zekası ve diğer mental özellikleri  mükemmel. Zaten İtalya'da oynayan Arjantinli ortasaha oyuncusu Türkiye'de ortalığın tozunu dumanına kattırır her türlü. İsmini söylemeselerdi de alın gelin derdim ben şahsen :)) Cana'yle birlikte harika bir ikili olacaklarını düşünüyorum. Bir yanda Mustafa Sarp-Barış, diğer yanda Cana-Ledesma, harika cidden. Umarım gerçekleşen bir dedikodu olur, umarım... Bu arada Cana gibi frikiklerde de can yakabilecek bir oyuncu kendisi, tabi topun başına Barış geçmezse :)

Kariyerine ve istatisklerine şöyle bir gözatmak gerekirse de; 2001 yılında Boca altyapısından Lecce'ye transfer olmuş, orada yıldızını parlatıp kaptanlığa kadar yükseldikten sonra da 2006 yazında 5,3 Milyon € gibi bir bedelle başkent takımı Lazio'ya transfer olmuş.

Doğum Tarihi : 24.04.1982
Yaş: 28
Boy: 1,80
Uyruk: İtalya ve Arjantin
Kullandığı Ayak: Sağ

Lecce 125 Maç / 5 Gol
Lazio  117 Maç / 7 Gol
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 

Copyright © 2010 AcademyLion