Keblinger

Keblinger

Biri bir şey demiş:

Artık eş zamanlı olarak buradayım:

http://jesusyavuz.tumblr.com


(jesusyavuz)


Milos Krasic'in Yolu Türkiye'ye Düşer Mi?

| 31.5.10
Transfer dedikodularında adı oldukça revaçta olan isimlerden biri de Cska Moskova'nın Sırp futbolcusu Milos Krasic. Özellikle Fenerbahçe'nin bu transferi bitirmeye oldukça yakın olduğu, hatta ve hatta bonservisi konusunda takımıyla anlaştığı bile öne sürülüyor bazı yerlerde. Anlaşma olayını bilemiyorum pek ama Fenerbahçe'nin ilgilendiği kesin bir bilgi. Peki son yılların en parlak futbolcularından olan ve CSKA'nın kapılarına dev kulüpleri sıralayan Sırp yıldızın yolu Türkiye'ye düşebilir mi?

Milos Krasic Vojvodina alt yapısında yetişmiş ve tıpkı Caner Erkin gibi henüz 18 yaşında Cska Moskova yollarına düşmüş. Özellikle 2-3 sezondur düzenli olarak formasını giydiği kulübünde öyle bir sıçrama gerçekleştirdi ki bir anda Milan, Chelsea, Man City gibi kulüpler sıraya dizildi onun için. Keza futbolculuk meziyetleri çok üst seviyede bir oyuncu. Hızı, tekniği, zekası bir yana sert şutları ve mücadeleci yapısı çok farklı kılıyor Nedved'in ikizi gibi duran Sırp fubolcuyu...  Ama paradan yana sıkıntısı olmayan Ruslar onu satmaya pek yanaşmıyor haklı olarak. Adamlar elde tutacağı oyuncuyu biliyor tabi, herkes Jo değil ne de olsa. Tabi nereye kadar direnebilirler o ayrı konu. Çünkü Krasic pek gönüllü görünmüyor bu işe, keza sene içindeki Beşiktaş - Cska maçında İbrahim Üzülmez'e bile dert yanmıştı Sırp oyuncu. Hatta onun da Arda Turan gibi Liverpool'da oynama hayali varmış, böyle söylüyordu Deli İbrahim. Dolayısıyla şimdiye kadar direnen Cska'nın bu transfer döneminde de onu elinde tutabileceğini pek sanmıyorum. Hem artık 25 yaşına gelmiş olması da yeni heyecanlar arzusunu iyiden iyiye artıracaktır. Özellikle Dünya Kupası'nda da iyi bir performans gösterirse Chelsea, Milan, Inter gibi kulüpler affetmez gibi geliyor. Ee bu takımların arasından da sıyrılıp Fenerbahçe kadrosuna katarsa açık ara Türkiye'nin en büyük transfer başarısı olur bu. Hani uğruna marşlar,  destanlar yazılası bir transfer olur. Ama bunun için minimum 25-30 Milyon €'yu gözden çıkarmak gerekiyor tabi...


Face Off #5 || Carlos Puyol

| 30.5.10
Çok süper olmuş çok. Anaaaaa! Babababababa =)=)

*Birol Güven'e teşekkürler.

Günün Karikatürü #21 || Prenses ve Kurbağa

|
Selçuk Erdem'den...

Lena, MaNga ve Klasik Eurovision

|
Şarkılar bitti ve ailecek kararımızı açıkladık, Almanya 1. Türkiye 2. diye. Keza öyle de oldu. Klasik bir Eurovision oylaması olsa da hak yerini buldu sonuç olarak..Tebrikler Manga'ya harika bir sonuç elde ettiler.
Ayrıca Lena da çok tatlı hatundu söylemeden geçemiyeceğim=)

Transfer Kazanı # Miroslav Stoch

| 29.5.10
Galatasaray'da Adnan Sezgin yerli oyuncuları bir bir takıma katadursun, Haldun Üstünel de yurt dışında yabancı oyuncu temaslarını sürdüyor. Şu sıralar ismi çokca gündemde olan bir isim var; 21 yaşındaki Slovak oyuncu Miroslav Stoch. Haberin kesinliği konusunda net bir bilgi yok. Yüzde vermek gerekirse gerçekleşmesi %60 gibi bir oran. Ama şurada oyuncuyla yapılmış bir roportaj var ki, bu da olayın dedikodu boyutundan çok daha ileri olduğunu gösteriyor. Hoş anlamıyoruz, okuyamıyoruz röportajı ama '' Galatasaray'ın kendisiyle ilgilendiğini ve bu transfere yeşil ışık yakabileceğini, Rijkaard faktörünün bunda büyük payı olduğunu' belirtiyor sağda solda okuduğum kadarıyla. Bonservisi Chelsea'da bulunan ve 2011 yılında sözleşmesi bitecek olan Stoch için konuşulan rakamlar 6 Milyon €'dan fazla değil. Bu da oldukça makul bir ücret bu oyuncu için kanımca. Peki kimdir, neyin nesidir bu genç Slovakyalı?

Ülkesinin Nitra takımında yetişen ve henüz 16'sınde Chelsea scoutlarının gözüne giren bir oyuncu Stoch. Sonrasında da dört senelik Chelsea altyapı macerasından sonra bu sezon başında Twente'ye transfer(kiralık) oldu ve takımının tarihinde ilk kez şampiyon olmasında büyük pay edindi. Keza Afrika vizesi alan Slovakya milli takımında da forma giyiyor ve Haziran'da izleyeceğimiz oyunculardan biri olacak. Hakkında ilk belirtebileceğim şey Rijkaard'ın oyun felsefesine inanılmaz oturan bir stili olması. Zaten henüz 20 yaşında gittiği bir ülkede bu kadar kolay başarılı olmasının sebebi de bu, Hollanda ekolüne uyumu. Bu da ispatlıyor ki Rijkaard'ın ileri üçlüsünde harika işler yapabilir...


Fizik olarak çok fazla güçlü olmasa da hızı ve yüksek tekniğiyle inanılmaz işler yapabiliyor yeni nesil Slovakyalı. Modern futbolun gereklerini bilen ve oyun zekası yüksek bir oyuncu olan Stoch için belirtilmesi gereken bir diğer konu da yüksek gol becerisi ve harika şut tekniği. Ayrıca çok kolay adam eksiltebilen bir yapısı var ki ben çalımlarını Arda'ya benzetiyorum bir nebze. Stil olarak daha hızlı ve atik Arda'ya göre ama kaptan gibi ansızın garip çalımlar atıp tabiri caizse rakibin belini kıracak hareketler yapabiliyor. Eğer takıma katılırsa Keita-Arda-Stoch üçlüsünün harika işler yapabileceğini şimdiden belirtmek lazım. Dünya Kupası'ndan önce bitmesini umuyorum bu transferin yoksa işler karışabilir ve fiyat bir hayli yükselebilir. Umarım gelecek sezon kadromuzda görürüz Mino'yu.

ps. Mino lakabı. Hoş Miroslav Stoch da harika bir isim ve tam futbolcu ismi ama lakabı da sevimli olmuş:)

ps. Roportajla ilgili Milliyet.com.tr'den bir haber burada.

Ahımız Kaldı Sadece Bize...

| 28.5.10


Çok istedik, çok çalıştık, çok uğraştık... Ama her zamanki gibi ve de beklenildiği gibi 'olmadı' yine. Olmadı, oldurtmadılar. Hani klişedir ya, 'bu yabancıların hepsi bize kıl abi, sevmiyorlar Türkleri ' falan deriz; çoğu zaman abarttığımızı düşünürüm veya çuvaldızı kendimize batırmamız lazım derim ama bu defa durum o kadar net, o kadar açık ki. Oy veren 13 delege projelere göre oy verseydi 11-2 biz önde çıkardık bu oylamadan. Aslında o 2 kişi de bize verirdi de, yine de gerçekçi olup Rum Kesimi ve İsrail delegelerinin bize verme ihtimalini yok saymak lazım :) 


Bugüne kadar federasyondan hep umut dolu açıklamalar yapıldı organizasyonu alacağımıza dair. Haklılardı da. Keza en iyi projeyi sunan da, 1 milyar dolarlık garanti mehtubunu gösteren de, cumhurbaşkanından başbakanına devletin en üst makamlarını bu konu etrafında toplayan da, böyle bir organizasyonun altından kalkacak dinamik bir genç nufusu barındırın da, iki büyük kupanın finaline paşalar gibi  evsahipliği yapan da bizdik. Ama yok işte,  LOBİ ya da adı her neyse ondan yok bizde. Tamam federasyon çalıştı, ülke ülke gezdi ama bu öyle bir mesele değil. Ben asla bu oylamanın arkasında 13 ülke olduğunu düşünmüyorum. Bu işe parmağını sokan ve Türkiye'nin almaması için çalışan uğraşan birçok ülke daha  vardır arka planda. Hadi ülkeler olmasa bile, hep futbol dışı yanlı bakış açıları var delegelerde, Uefa'da. Biraz da Platini var tabi. Yani pislik var bu işte, pislik... Başka da bir açıklaması yok bunun. Hatta Şenes Erzik bile hissetmiş olacak ki bunu, istifa kararının eşiğine gelmiş yılların futbol adamı...

Son olarak yazık oldu demekten başka bir şey kalmıyor bize. Kızgınlığımız da, hevesimiz de, ahımız da biz de kaldı. Yine.




Ahımızı aldıysan yandın Platini, dile kolay 70 milyon... Ha bu arada yüzüne yansıyan bu ifade de neyin nesi? Yoksa haklı mıyız mösyö?


 Yazık, gerçekten yazık. İçimizde kalan hevese yazık, futbol tutkumuza yazık, amatör ruhumuza yazık. En önemlisi de kirlettiğiniz futbolumuza yazık...

Günün Karikatürü #20 || Kıro

| 27.5.10
Yiğit Özgür'den devam...:)

Bülent Uygun ve 82 Maddesi

|
Bir hafta öncesine kadar Gaziantepspor'un Bülent Uygun'la anlaştığı basına yansımış, hatta Bulent Uygun kalacak oyuncular, yapılacak transferler, projeler vs. hakkında konuşmalara başlamıştı bile... Futbol çarkının nasıl işlediği senelerdir muamma olan ülkemizde bu olayın iptal olması da şaşırtmadı bizi dersek yalan olmaz herhalde. Keza  Beşiktaşlıyım ezelden, giyinirim Diesel'den diyenlerin iki sonra ezeli rakibine imza attığını gördük biz:) Ama bu olayda son olarak Bülent Uygun kendisinin bile bu anlaşmanın iptal sebebini bilmediğini açıklayınca, Gaziantepspor başkanı İbrahim Kızıl açıklama yapma gereği duymuş. Anlaşmanın bozulmasındaki sebep, Bülent Uygun'un yönetime sunduğu 82 maddelik sözleşmeymiş. İbrahim Kızıl da kulübün etik anlayışına ters olan bu davranıştan ve sözleşmedeki bazi maddelerden dolayı anlaşmayı bozduğunu ifade etmiş. Bülent Uygun idealist ve hırslı hocadır, tamam. Elbette ki görev aldığı yerde uygun şartların olmasını veya sağlanmasını arzular, o da tamam fakat, 82 maddelik bir sözleşme isteği nasıl bir özgüvendir onu da anlamış değilim. Hoş kendisinin 'şampiyon biziz,1. kim?', 'İstanbul'da Laila Sivas'ta Lailaheillah' , 'Askerdim general oldum', 'yeni bir taktik buldum, Türbülent' gibi açıklamaları olmuştu ama yine de 82 maddelik bir sözleşme arzusu şaşırttı beni:) Her şey bir yana Bülent Uygun iyi hocadır, Ertuğrul Sağlam'ın başarmak istediğini o da başarmak istemiştir keza Sivas'ta son sene yaptığı sistem değişikliğinin sebebi de o başarı isteğindendir ama biraz daha yumuşak davranmasında, daha yapıcı ve gerçekçi olmasında fayda var diye düşünüyorum Türkiye şartlarında.

Bu arada eskilerden bir yazı:                

 

Where is the Altyapı?

| 26.5.10

Dün yaşanan takas olayından sonra belli bir tepki oluştu ama, olsun zaten ilerde takıma giremeyecekti diyenlerin de sayısı az değil. Haksızlar mı peki? Hayır. Daha bir sene öncesine kadar; defansa artık transfer yapmasak da olur, Murat'la Semih çıkar paşalar gibi takımda yer bulur, yavaş yavaş da ilk 11'e girer diye düşünürken şimdi onlar daha yirmilerine girerken Anadolu yollarına düştüler bile. Hoş Semih sakatlıklardan kurtaramadı kendini bir türlü, Murat da fiziki olarak belli bir kapasiteye ulaşamadı ama bunlar onların suçu mu bilemiyorum. Tek bildiğim işlerin yolundan olmadığı. Alt yapı verimsizleşiyor, yetenekler heba oluyor. Çağlar Birinci transferine olumlu bakacakken şimdi uğrunda verilen bu dört oyuncu yüzünden Ashley Cole performansı beklemeyecek miyiz ondan? Ben beklerim. Her ne kadar verilen dört gençten belki sadece biri bile ilerde oynayabilecek olsa bile beklerim. Çünkü Denizlispor'a bu oyuncularla beraber umutlarımızın büyük bir kısmı da verildi. Şimdi tek yapabileceğimiz Berkin Arslan'a sarılmak. Anıl Dilaver'i, Cumhur'u, Cem Sultan'ı saymıyorum bile. Şu an iki şey diliyorum. Birincisi bu oyuncuların bonservisiyle verilmemiş olması ya da geri alınma opsiyonlarının koyulmuş olması sözleşmelere. İkincisi ise gittikleri için umutsuzluğa değil hırsa azime bürünmeleri, başarıyla dönmeleri. Daha düne kadar peşinde Inter, Arsenal var denilen çocuk Semih Kaya değil miydi?

ps: *Transferin ayrıntıları bir şekillensin bakalım, tekrardan konuşuruz.

Ali Bilgin || Geldim, Oturdum, Gidiyorum...

| 25.5.10

2007 yaz transfer dönemiydi. Takımın başına Kalli'yi getiren Galatasaray; kadroda müthiş bir revizyona gitmiş Lincoln, Linderoth gibi isimlerin yanında iyi bir yerli rotasyonu da sağlamaya çalışıyordu. Hakan Balta, Volkan Yaman, Servet Çetin gibi isimler tek tek gelirken, konuşulan isimlerden biri de Antalyaspor'lu Ali Bilgin'di. Gerçeklik payını bilmiyordum ama en önemli oyuncusu olduğu takımı küme düşmemeye oynarken, son en kritik maçta, son haftada takımını yalnız bırakması ve bunun tek sebebinin para olması inanılmaz bir antipati oluşturmuştu bende. O sıra bu transferin gerçekleşmemesini dilerken, bir anda Fenerbahçe'ye imza attı. Yetenekli diye atfediliyordu keza ama pek izlemişliğim yoktu Rot-Weiss Essen çıkışlı bu gurbetçiyi. Velhasıl kelam aradan üç sezon geçti ve gün itibariyle Ali Bilgin'in Fenerbahçe'den ayrılacağı yönünde haberler ajanslara düşmeye başladı. Doğrudur da. Ama peki Fenerbahçe gibi bir camiada naptı da üç sezon geçirdi bu delikanlı? Üç sezonda 150'den fazla maç oynayan bir takımda çıktığı ilk 11 sayısı 20 bile değil. Sonradan oyuna girdiği maç sayısı 34 ve üç yılda aldığı toplam dakika 2261. Hadi kadro derinliği diye savunsın birileri lakin ben bugüne kadar hiçbir Fenerbahçeli arkadaşımdam 'ha Ali Bilgin var abi, o oynar' dediğini duymadım. En çok kadro sıkıntısı duyulan dönemlerde dahi başka oyuncular devşirildi ama Ali Bilgin'e güvenilmedi hiç.

Sonuç olarak altyapısı verimsiz denilen Fenerbahçe'de Olcan Adın gibi, Gürhan Gürsoy gibi, Özgür Çek gibi adamlar kiraya gitti ama Ali Bilgin kaldı. Onlar Anadolu yollarına düştü, Ali Bilgin yine kaldı. Yazık gerçekten yazık. Olcan söndürülmeden, özgüveni yokedilmeden Fenerbahçe'de kalmış olsaydı, en kötü ihtimalle Ali'nin üç yılda yakaladığı ilk 11 sayısını sezon başına yakalardı. Keza Gürhan da öyle.Şimdi Ali Bilgin 28 yaşında, Gürhan 22, Olcan ise 24. Fenerbahçe Ali Bilgin'i bedava vermek istese almaz Antep ama Olcan'ı almak istese İbrahim Kızıl 3 milyondan açar kapıyı ne yazık ki...

Haydi Altay, Bitir Artık Şu İşi !

| 23.5.10
Play-off'lu sisteme geçildiğinden beri hep Play-off ların içinde oldu Altay. Hatta Kasımpaşa'ya finalde elendi  ve Kasımpaşa çıktı, sonra düştü, sonra tekrar sezon sonu Altay'ı eledi, finalde de Karşıyaka'yı eleyip tekrar  Superlig'e çıktı ama Altay hala BankAsya'da. Umutların birden yeşerip aynı anda kaybolması nedir? İşte bunu en iyi cevaplayabilecek insanlardandır Altaylılar. Her şeyi geçtim bir İzmirli olarak ve azımsanmayacak kadar Altay maçına gitmiş biri olarak artık yeter, artık şu kentte coşkuyla Süperlig havası yaşansın istiyorum. Hoş Buca bunu başardı ama Altay'ın şehre getireceği hava çok daha başka olacaktır. Haydi Büyük Altay, Süper Lig seni bekler!!!

Nuri Varken Selçuk'u Oynatmak...

| 22.5.10
Milli takımımız için Hiddink'li dönem resmen başlıyor bugün Çek maçıyla. Artık yeni bir sürece giriyoruz ve Hiddink'e güvenim tam aslında. Artık sistemli ve oyuncu seçimlerinde takıntısız bir Milli Takım beklentim oluştu Hollandalı hoca ile. Ama dün açıklanan maç ilk 11'i kafamda bazı soru işaretleri doğurmadı değil. Hiddink'in gelmesiyle en umutlu olacağım şeylerden biri de İbrahim Toraman, Nuri Şahin, Selçuk İnan, Gökdeniz  gibi oyuncuların kıymet görebilme ihtimaliydi. Öyle de oldu bir bakıma. İki senedir milli takıma alınmayan İbrahim Toraman artık kadroda. Ama ortasahada Nuri Şahin gibi bir isim varken Selçuk Şahin tercihi de neyin nesi oluyor anlam veremedim? Nuri Şahin henüz 21 yaşında olmasına rağmen Dortmund gibi bir takımın 11'inin değişmez elemanı son iki sezondur. Keza bir sezon düzenli olarak Feyenoord gibi bir takımda forma giyip harika bir performans göstermişti de iki sene önce. Oyunu çok iyi iki yönlü oynamasıyla, maç içindeki istikrarırla ve zeki oyunuyla takımının en önemli elemanı belki de bu genç gurbetçi. Ama Dortmund gibi bir takım ona bu kadar güveniyorken, Almanlar Mesut Özil'i kapmalarına rağmen hala Nuri için hayıflanıyorken biz nasıl onu Selçuk Şahin gibi yetenekleri kısıtlı bir oyuncunun arkasında tutarız aklım almıyor? Belki içinizden 'dur daha bu başlangıç, ilerde oynar' diyenleriniz olacaktır ama ben yine de Hiddink'in ilk maçında ona bu güveni vermesini beklerdim. Neyse ilk onbirdeolmadığı son maç olur umarım Nuri'nin. Almanların nasıl Mesut'un üstüne titrediklerini gördükçe Nuri için üzülüyorum ben kıymetini bilemedik diye.

Selçuk için dediklerimi kimse, özellikle de Fenerbahçeli arkadaşlar yanlış anlamasın. Kesinlikle bir art niyet yok bu görüşümde. Gökhan Gönül, Semih ve Emre gibi isimleri nasıl milli takım için değişmez görüyorsam Selçuk'u da yetersiz görüyorum. Hele de Nuri gibi bir isim varken kadroda... Hadi bakalım maç oynanıyor, Selçuk'un beni utandırması dileğiyle sözlerimi bitireyim.

Saçmalamayın, Kewell Kalacak ! Kalmalı...

|
Sinirliyim. Çok Sinirliyim! Haldun Üstünel Kewell'ın  bundan sonra takımda olmayacağına ve buna Rijkaard'ın raporu sonucunda karar verildiğini açıkladı dün. İnanmıyorum buna ben inanamıyorum. Daha 2 hafta önce Baros ve Kewell sakatlanmasa bu durumda olmazdık diyen Rijkaard değil miydi? Peki bu takımda sistemime en uyan futbolcu Kewell'dır diyen kim? O da Rijkaard. Geçeceksiniz efendim bunları. Sakatlık belasından çektiyseniz bunun faturasını bize değil sağlık kuruluna ödetirsiniz. Ben Kewell'ı istiyorum takımımda. Koca bir sezon ruhsuz adamlar izleyeceğime sezonun yarısında Kewell izlerim yeter bana, yeter bize... Varsın 6 ay sakat olsun! Bu takım bu taraftarın takımıdır ve onlar için vardır. Bizler de Kewell 'ın kalmasını istiyoruz . Ve kalacak. Kalmalı... Yoksa zaten bitmek üzere olan krediniz gözümde(-gözümüzde) diplere vuracak ey yönetim! Artık da Büyük başkan diye bir şey yok benim için, kalkıyor o fotoğraf  bannerdan.Sinirliyim, Gerçekten çok sinirliyim.

Taraftarlar olarak, Galatasaraylılar olarak bir tepki koyulması gerekiyor. Kewell için. Galatasaraylı Kewell için. İnanıyorum ki Kewell kalacak. Bizim için. Buna gücümüz var. Mail mi atarız, kulüp binasına mı yürürüz bilemem ama bir şeyler yapabiliriz. Yapmalıyız. Daddy Cool için!

Transfer Kazanı # Yekta Kurtuluş

| 21.5.10
Transfer Kazanı'nda şimdiye kadar transferi büyük ihtimalle gerçekleşecek isimleri blogladım ve aslında Yekta Kurtuluş tam  olarak öyle bir isim değil. Aslında sezon içinde Galatasaray'ın ilgilendiği haberleri basına dahi yansımıştı , keza gerçeklik payı da vardı bunun ama daha sonraları rafa kalktı bu transfer görüldüğü kadarıyla. Özellikle  31 Mayıs 2010'da sözleşmesinin bitiyor olması ve sezonun en iyi ortasaha performanslarından birini sergilemiş olması fazlasıyla cazip kılıyordu kendisini Galatasaray için ama geçenlerde kulübü Yekta'nın sözleşmesini 2011'e kadar uzattı. Tff'nin sitesinden de bakabilirsiniz. Dolayısıyla da kulüpsel bazda iyi ilişkiler içinde olmadığımız Kasımpaşa'dan da makul bonservisle oyuncu alacağımıza da pek ihtimal veremiyorum. Ama yine de belli mi olur, bakarsınız resmi site birden açıklar: ''Yekta Kurtuluş Galatasaray'da.'' diye. Sezon içinde kendisi hakkında bir şeyler karalamışım, dilerseniz bir göz atın...

 
 

Transfer Kazanı # Yasin Pehlivan

| 20.5.10
Başarısız geçen bir sezonun ardından transfere hızlı başlayan Galatasaray'ın Veli Kavlak atağından bahsetmiştim. İsmi gündemde olan bir diğer isim de Veli'nin Rapid Wien'den takım arkadaşı Yasin Pehlivan...

Henüz Rapid Wien'in U19 takımındayken piyasa yapmaya başlamış genç ortasaha oyuncusu. Sonrasında da  Avusturya milli takımına kadar yükselmiş haliyle ve şimdiye kadar 8 defa terletmiş büyüdüğü ülkenin formasını. Henüz 21 yaşında olmasına rağmen düzenli olarak kulübünün formasını giymekte keza A takıma yükseldiği 2009 yılından beri 36 maçta ter dökmüş ve 2 güzel gol kaydetmiş Viyanalı Türk.

Yasin ile ilgili sözlerime başlarken Milli takımımız için büyük bir kayıp olduğunu belirtirsem, yeteneğini ya da transferi durumundaki memnuniyetimi kolayca dile getirmiş olurum herhalde. Oyuncu yetiştiremediği için Brezilyalı devşiren yurdum yönetici ve antrenörü kendi evlatlarımızı nasıl bu kadar kolayca kaptırabiliyor ellere, aklım almıyor bir türlü. Önce Gökhan İnler sonra da Yasin Pehlivan. Milli takımın ortasaha rotasyonuna kolayca girebilecek iki oyuncudan yoksunuz şu anda. Yazık... Neyse konumuz bu değil şimdi, Yasin'den söz etmek lazım biraz. Klişe olacak biraz ama öncelikle söylenmesi gereken şey; tüm gurbetçi oyuncularımızda olduğu gibi ve özellikle de kendi mevkisi için çok daha önemli olan fondamental eğitimini harika almış olması. Bir ortasaha oyuncusundan ne beklerseniz yapabilecek kapasitede bir oyuncu görünümünde Yasin. Daha çok defansif görev üstlenmesine rağmen oyunu iki yönlü de oynayabilen bir oyuncu ki Rijkaard'a böylesi lazım olsa gerek Zeki ve teknik bir oyuncu olmasının yanı sıra nerede ne zaman duracağını bilen, hava hakimiyeti makul derecede iyi olan, ilk hamle ve sezgi yeteneği yüksek, iyi şutlar çıkarabilen bir oyuncu. Bunun yanı sıra hızı ve attığı milimetrik pasları da bir hayli takdir kazandırmış kendisine takım içinde. Zaten 21 yaşında milli takıma düzenli olarak çağırılması da bundan olsa gerek.

Avrupa'da kendisini izleyen hatrı sayılır kulüpler olsa da yüzde %80 bitmiş bir transfer gözüyle bakılabilir. Bazı yerlerde resmileştiği ve 5 yıllık mukavele iddaaları da var ama transferde imza atılmamışsa dedikodudur. Bekleyip göreceğiz. Umarım takıma kazandırılır...

Yasin Pehlivan'ın 14 Mart 2009'daki Kapfenberg maçında Rapid adına attığı ilk profesyonel golü...

Face Off #4 || Alparslan Erdem

|
Alparslan vs Murat Boz
Benziyorlar yahu :)

Transfer Kazanı # Ersan Adem Gülüm

| 19.5.10
Pazartesi günü Atatürk Olimpiyat Stadı'nda oynanan Konyaspor - Adanaspor maçının özellikle Galatasaraylılar için birkaç özel konuğu vardı: Adnan Polat, Tugay Kerimoğlu ve Adnan Sezgin...  Yani kısacası Galatasaray'ın transfer komitesi... Tabi bu isimler Süperlig yolundaki bu takımların mücadelesini sadece keyif olsun diye izlemiş olamazlardı değil mi? Öyle de olmadı zaten. Keza Tugay Kerimoğlu'nun göreve geldikten sonra izlediği ilk Adanaspor maçı değildi bu, bir süredir takibinde olan bir oyuncuydu Ersan Adem Gülüm. Bu sene transferde ince eleyip sık dokuyan Galatasaray'da transfer komitesi tam kadro yerinde izlemiş bu Avustralya göçmeni yetenekli stoperi. Transferi konusunda çok net bilgilerim henüz yok ama olası bir Servet Çetin ayrılığında takıma monte edilebilir bu 22'lik delikanlı. Yani %50 diyebiliriz olasılığı için. Ben de bunlar üzerine, Ersan'ı pek izlemediğimden dolayı ve çoğunlukla kulaktan dolma bilgilere sahip olduğum için daha ayrıntılı ve güvenilir bir analiz için ANADOLU'DAN FUTBOL blogunun yazarı sevgili Hüseyin Ataş'tan bir şeyler karalamasını rica ettim. Sağolsun bu ricamı geri çevirmedi yoğun iş temposunda. Harika yazısı için de tekrar teşekkür ederim ona buradan. İşte buyrun...


        
                                                                   *Ersan Adem Gülüm ve menajeri ...

Ersan Adem Gülüm / Adanaspor


Ersan, Avustralya'da doğup, büyüyen tesadüfen Türkiye'ye yolu düşen bir genç yetenek. Tesadüfen dememizin sebebi ise Ersun Yanal'ın scout ekiplerinden birisinin İngiltere'de bir şampiyonaya önceden belirledikleri bir ismi izlemeye gittikleri sırada Avustralya'nın genç milli takımında dikkat çeken bir Türk stoper görmelerindendir. Yani klasik Türk futbol keşfi...

Neyse Ersun Yanal ekibine güneverek bu futbolcuyu o dönem çalıştırdığı Manisaspor'a transfer ediyor ve Gülüm için Türkiye macerası başlıyor. Manisaspor'da tutunamayan ve başarılı olamayan Gülüm, Elazığspor'a transfer olduktan sonra gerçek anlamda yeni bir sayfa açıyor. Elazığspor, Gülüm'ün ilk dikkat çektiği ve gerçek performansını göstermeye başladığı takım olduğu için kariyerinde özel bir anlam ifade ediyor kendisi için.

Elazığspor'dan sonra 1. Lig'e yeni yükselen ekiplerden Adanaspor'da soluğu alan Ersan Gülüm, yeni geldiği sıcak memleketin takımında başarılı işlere imza attı. Hatta yıl sonunda en iyi 11'e takımından giren tek oyuncuydu.

2009-2010 sezonundan Adanaspor'sun averajla Süper Lig'i kaçırdğı ve Ersan'ın bu ligdeki ikinci sezonundan bahsedecek olursak Gülüm'ün harika bir sezon geçirdğini söyleyerek söze girebiliriz. Gerektiğinde sert olmasına rağmen sadece 1 kere (kupa maçında) kırmızı kart gören ve sene boyunca cezalı duruma düşmeyen Ersan, disipliniyle Türk futbolculardan ayrılırken baskı yediği anda top saklama ve top kullanabilme özellikleriyle de Türk stoperinden kopup gidiyor.

Modern futbolda elbette stoperlerden sadece rakibini kontrol etmesi ve alanını iyi koruması beklenmiyor. Gerektiği anda sadece kornerler değil hücumda da stoperlerin ekstra görevler alması gerekebiliyor. İşte Ersan özelliği, gerektiği anda hücuma çıkabilmesi ve dahada önemlisi gerçekten hücumda etkili olabilen bir isim olması bu noktada öne çıkıyor. Bu sezon Ersan'ın 80. dakikadan sonra hücuma çıkarak bir kaç futbolcu çalımlayıp ardından 25-30 metre mesafeden sert şutlarla takımına 3 puan kazandırdığı 2 maçı canlı izledim. Daha fazlası muhtemelen vardır. Bu demek oluyor ki Ersan takımına tek başına 6 puan kazandırdı. Engellediği yüzlerce gol girişimi dışında...

Sadete gelirsek Ersan Adem Gülüm, özellikleri bakımından klasik Türk stoper imajının oldukça dışında. Birebirlerde kolay kolay çalım yememesi, top kullanabilme becerisinin oldukça yüksek olması, Emmenike ile dahi ikili mücadelede asla kayıp eden taraf olmaması, baskı altında top kullanabilme gibi becerileri Gülüm'ü özel kılan sebeplerden bazıları...

Ersan'ın handikaplarından da bahsetmek gerek. Genç oyuncunun en büyük handikapı aşırı özgüven. Bir stoper için özgüven şart olsa da aşırısı her daim tehlikeli olabilir. Ersan o kadar kendinden emin ki bir çok kez onu defansta en gerideki adam olmasına rağmen rakip forvete çalım atmaya çalışırken veya başka soğukkanlı (!) hareketler içerisindeyken görme şansınız vardır. E haliyle bu da tehlikteli oluyor, en azından taraftarın yüreğini ağzına getirebiliyor.

Ersan'ın, Bank Asya 1. Lig'in en çok maça çıkan stoperleri arasında yaşı en genç isim olduğunu vegenç oyuncunun herhangi bir TSL takımında rahatlıkla forma giyebileceğini belirterek yazıyı sonlandıralım.                                
Hüseyin Ataş  
Çukurova Üniversitesi
İktisadi İdari Bilimler Fakültesi
Ekonometri Bölümü

www.anadoludanfutbol.blogspot.com
www.iktisadikaralamalar.blogspot.com
FourFourTwo Dergi
Goal.com
Kent Gazetesi / Adana

Ballack vs Boateng || Neler Oluyor Orada?

|
Bu hafta Almanya'da en çok tartışılan konulardan biri  Kevin Boateng'in Ballack'ı FA Cup finalinde sakatlayıp Afrika 2010'dan men etmesi oldu. Sakatlık futbolun doğasında var elbet ama ayrıntılarına bakınca olay tam da öyle değil...

Mevzubahis olan Kevin Prince Boateng 23 yaşında ve Portsmouth forması giyiyor. Alman bir anne ile Ganalı bir babanın iki futbolcu çocuğundan biri. Diğer evlat ise Hamburg forması giyen ve 21'lik yaşına rağmen şimdiden bir hayli piyasa yapmış olan ve Almanya ile Afrika'ya gidecek olan Jerome Boateng.
Aslında ağabey Boateng de yakın zamana kadar Almanya'nın en çok gelecek vaadeden oyuncuları arasında gösterilmek bir yana milli takımlar düzeyinde de Almanların tüm yaş kategorilerinde düzenli olarak forma giymiş bir isim. Lakin sonra kardeşinin aksine A Milli formayı giymek nasip olmadı arkadaşa. Son olarak da Joachim Löw'ün; küçük kardeş Jerome'u Afrika aday kadrosuna alıp Kevin'i  pas geçmesi ve sonrasında da hep öyle olacak gibi görünmesi Kevin'ı Gana milli takımıyla Afrika'ya itti. İşte olaylar da tartışmalar da bunlar çerçevesinde anlam kazanıyor aslında.

Almanlar'ın öfkesinin sebebi Boateng'i masum görmemeleri. Söz konusu senaryolarda; Boateng'in Almanya kadrosuna çağrılmadığı için sinirli olduğu, bu yüzden Gana'yı tercih ettiği ve Dünya Kupası'nda Gana ile aynı grupta olan Almanya'nın en etkili silahını ve aynı zamanda hoşlanmadığı Ballack'ı bu yüzden sakatlamış olabileceği söyleniyor. Aslında videodaki harekete baktığımızda masum bir faul olduğunu da söylemek pek mümkün değil. Keza Ballack'ın avukatı konuyu mahkemeye taşıyacaklarını kesin bir dille belirtmiş. Her ne kadar Boateng özür dilemiş olsa da... Boateng ile Ballack arasındaki mesele ise daha eskiye dayanıyor. İki oyuncunun da taa Bundesliga zamanlarından birbirlerine bozuk oldukları biliniyor. Hatta bu sakatlık olayından sonra oğluyla beraber özür dilemek için açıklama yapan Ganalı baba da  Bundesliga zamanlarında Ballack'ın bir maçta oğluna hakaret ettiğini açık bir dille ortaya koydu, ki buna inanırım ben söz konusu şahıs Ballack ise. Futbolu bir yana karekter olarak pek sevmediğim, ısınamadığım bir insan kendisi...

Bakalım ilerleyen zamanlarda neler olacak? Ağabey Boateng, kardeşinin de kadrosunda bulunduğu Ballack'sız Panzerler'e karşı neler yapabilecek merakla bekliyorum. Anlayacağınız Afrika'dan bize bir hikaye daha çıktı ,çıkacak ...

Hoşgeldiniz Gençler!

| 18.5.10
Serdar Özkan ve Mehmet Batdal transferlerinden birkaç gün önce bahsetmiştim, bugün ise resmi olarak açıklandı. Yeni transferlerimize hoşgeldiniz demekkle beraber ruhuyla mücadele eden Galatasaraylılardan olmalarını diliyorum. Daha önce iki oyuncunun transferi hakkında yazdıklarım için buyurun. Daha sonra detaylı bir hoşgeldin yazısı yazarım diye umuyorum. Tekrar hayırlı olsun takımımıza, ben umutluyum bu isimlerden, hadi bakalım.

Günün Karikatürü #19 || Mont Derdi

| 17.5.10
Umut Sarıkaya'dan...

Transfer Kazanı # Mustafa Pektemek

|
Galatasaray için transfer iddialarının en güçlülerinden biri de Gençlerbirliği'nin yıldız adayı futbolcusu Mustafa Pektemek. İki sezondur kadroda sıkça kendine yer bulan 21 yaşındaki Sakaryalı futbolcunun Adnan Sezgin'le görüştüğü daha devre arasında kulaklara gelmişti. Hatta ve hatta Alparslan ve Serkan Çalık'ın Gençlerbirliği'ne verilmesinin bu transferin ön aşaması olduğu bile söyleniyordu. Son zamanlarda ise bu dedikodular gerçeklik boyutuna giyice yaklaştı diyebiliriz. Bu işin kokusunun da bir kaç haftaya çıkacağını söylemek pek yanlış olmaz herhalde.

Süperlig'de en çok beğendiğim genç oyunculardan biridir Mustafa. Hatta bulundurduğu potansiyeli gerçeğe dönüştürürse Avrupa hatta Premier Lig transferi yapması muhtemel bence. Uzun boyu, yüksek tekniği ve akıllı oyunuyla iki sezondur takdirimi almasının yanında bence ligin ayağını en iyi kullanan 2-3 forvetinden biri.  Çok net vuruşlar yaptığını söylemem yanlış olmaz. Hava toplarında da defans oyuncularının arasında ezilmeyen bir yapısı var ama yine de çok güçlü bir futbolcu olduğunu söyleyemeyeceğim, keza bu eksik yönünü gidermesi gerekli bence. Ama ismi Sercan kadar revaçta olmasa da en az onun kadar potansiyele sahip bu genç Sakaryalı. Üstelik Thomas Doll gibi bir teknik adam 21 yaşındaki bu delikanlıya bu kadar çok güvenip şans veriyorsa bir bildiği vardır takdir edersiniz ki. Zaten o da gol bakımından pek üretken olmayan takımında 10 gol bularak hocasının güvenini boşa çıkarmadı. Açıkcası şu ana kadar transfer kazanında adının geçtiğine en çok sevindiğim oyunculardan biri Mustafa. Bakalım neler olacak ilerleyen günlerde...Bu arada Gençlerbirliği taraftarının kendisi için yaptığı tezahurat oldukca hoşuma gitti;  Mustafa Pektemek, gol demek! :)

Ayrıca; Tam Saha Dergisi'ndeki röportajı için tıklayın.

Transfer Kazanı # Geovanni Dos Santos

|
Dış transferde hareketlilik süredursun aklımızı meşgul eden bir diğer konu da Govanni Dos Santos. Takımın bu sene ortaya koyduğu başarısızlık yüzünden tüm transferlerin başarısız gösterilmesinin kurbanı olacak gibi görünüyor ne yazık ki... Evet farkındayım, Dos Santos öyle ahım şahım bir futbol oynamadı, takımda en sivrilen futbolcu olamadı ama bunun sinyallerini de vermedi dersek yalan olur. Keza sezonun  son haftalarında kötü oynayan Galatasaray'da çabalayan, bir şeyler yapmak isteyen 2-3 futbolcudan biriydi kanımca. Burda daha önce söylediklerimi tekrarlamak istemiyorum. Yaklaşık 2 ay önce bu konuda bir şeyler karalamıştım. Buyurun...


Çoğunuz Unuttu ama Trabzon'un Onur'u Vardı!

| 16.5.10
Onur Recep Kıvrak... Şenol Güneş gibi harika bir kalecinin geldiği günden beri güvenip kendi kalesini, efsaneleştirdiği Trabzon kalesini teslim ettiği yetenekli kaleci. Çünkü büyükler bilir. Çünkü 'Onur' kendini her yerde öne çıkaran bir kavramdır. Ve bir daha kimse bu ligde 6 kez şampiyonluk yaşamış, yıllarca Türk futbolunun tozunu dumanına katmış bir takımı onursuzlukla, maç vermekle, maça asılmamakla itham edemez. Kimsenin hakkı yok buna çünkü. Kendine hak görenlerse cevabını yine Onur'dan aldılar. Helal olsun sana, helal olsun Trabzon'a! Yakışanı yaptınız!


Devrim !

|
Bursaspor çok şeyi ispat etti bu gece Türkiye'ye. Bunları gördüğümüz için, Gs'li de Fb'li de Beşiktaş'lı da olsak farketmez,  çok şanslıyız.

Transfer Kazanı # Serdar Özkan

|
Spor kamuoyunu Ribery'den Aguero'dan daha fazla meşgul eden bir isim, Serdar Özkan... Hani bir zamanlar hakkında 'Messi gibi adam geçiyor, önü çok açık, geleceği çok parlak çocuk' denilen Serdar. İşte o zamandan bu yana 3 yıl geçti ama Serdar hala aynı Serdar ne yazık ki. Bir zamanlar Arda'yla beraber Türk futbolunun geleceği denilirken, şimdi arkadaşı Arda'nın hayli gerisinde kaldı ne yazık ki. Tartışalamayacak yeteneğini bir türlü istikrara oturtamayan ve geleceğin İbrahim Akın'ı yolundaki Serdar için her ne kadar Avrupa dedikoduları çıksa da  -Porto gibi mesela-  en elle tutulur iddia; Galatasaray'la anlaştığı yönünde. Hatta bu hafta içinde açıklanmasını bekliyorum ben bu transferin.

Olası Serdar Özkan transferi; yönetimin son yıllarda yabancı transferlerde uyguladığı sönmüş ya da kariyeri duraklamış futbolcu politikasının yerli piyasadaki uygulaması gibi görülebilir. Keza Baros, Kewell, Keita gibi isimler Galatasaray'a gelmeden bir önceki sezonlarında hiçbir şey yapmamış oyuncular. Serdar ise üç yıl boyunca hiçbir şey yapmadı diyebiliriz. Öncelikle belirteyim gerçekleşmesi halinde mutsuz olacağım bir transfer değil bu. Keza potansiyelli oyunculara her zaman ikinci bir şans verilmesinden yanayım ben. Belki aradığı ortamı, arkadaşlığı veya kendisine uygun futbol anlayışını Galatasaray'da bulacak Serdar Özkan. Arda'yla beraber parselleyecek belki kanatları ya da hiçbir şey yapamayıp Anadolu kulüplerinin yolunu tutacak belki de. Ama ilk ihtimaller kulağa çok hoş geliyor ve yeteneğini tartışamayacağımız Serdar'ı bir de Rijkaard'ın Neskeens'in elinde görmeliyiz diye düşünüyorum.Hem hırslı bir futbolcudur maç içinde Serdar, kanıtlamak isteyecektir tekrar kendini... Neyse, gerçekleşleştiği takdirde daha detaylı bir şeyler söyleriz.

Transfer Kazanı # Mehmet Batdal

|
Saatler günleri, günler haftaları kovalaya dursun transfer söylentileri -tabiri caizse- akmaya devam ediyor. Malum menajerleri konuşturmakta üstüne olmayan Radyospor bu defa da Bucaspor'un golcü oyuncusu Metmet Batdal'ın menajerini konuşturmuş. Yıllardır Süperlig'e transferi konuşuladursun, bu sezon direkt olarak takımıyla süper olan Mehmet'in seneye Galatasaray'da forma giyeceği haberleri üzerine menajeri de; görüşmelerin sürdüğünü, pazartesi olayın netliğe kavuşacağını ve %80 ihtimalle gerçekleşeceğini açıklamış. Hatta yıllık 1 Milyon TL alacağı söylentileri bile var Mehmet'in.

Bucaspor altyapısında yetişen ve kısa bir Altay macerası hariç hep Buca'da forma giyen Mehmet bu sezon takımının Süperlig'e çıkmasına 16 gollük bir katkıda bulundu. Güçlü fiziği, yüksek tekniği ve etkili şutları ile Bucasporlu arakadaşlarımın Bucalı İbrahimoviç diye nitelendirdiği Mehmet yararlı bir transfer gibi gözükse de kafama bazı soru işaretleri takılmadı değil. Dediğim gibi fiziği ve tekniği yeterli olan, topla başarılı işler çıkarabilen Mehmet'in topsuz alandaki oyunu Galatasaray için hiç de yeterli değil gibi gözüküyor. Keza topsuz oyunda akıllı koşular yapan, golün kokusunu hisseden bir yanı yok. Kısacası Baros'u sevmemize sebep  olan oyun stilinin Mehmet'te olmadığını söyleyebiliriz. Ama yine de Rijkaard ve Neeskens'in elinde geliştirebilir kendisini umuduyla ve de çok  genç olmamasına rağmen hala devam eden büyük potansiyeli ile iyi transfer gözüyle bakabiliriz Bucalı İbrahimovic'e, lakin gerçekleştiği takdirde...

Transfer Kazanı # Veli Kavlak

| 15.5.10
Malum sezon sonu geldi ve transfer döneminin resmen başlamasına çok az bir süre kala ortalıkta transfer söylentileri hız kazandı. Galatasaray ile ilgili haberlerin en gerçeğe yakını Veli Kavlak gibi görünüyor... Keza kulübe yakın kişilerden onay alınmış ve ciddi biçimde medyada yer aldı bu haber. 

Henüz 21 yaşında olmasına rağmen 147 defa Rapid Wien forması giymiş ve Avusturya milli takım formasını da 8 kez terletmiş. Keza 18 yaşından itibaren takımının ilk onbirinin gediklisi bu gurbetçi kardeşimiz. 1.80 boyunda ve ofansif bir ortasaha görünümünde fakat soğuk ülke disiplininden olsa gerek takım oyunu ve takım savunması üst düzeyde bir futbolcu olarak lanse ediliyor. Sol kanatta da oynayabilen Veli, Avusturya'da geleceğin yıldızı olarak gösteriliyor, keza hakkında Milan dedikodular bile çıkmıştı zamanında...

Gerçekleşme ihtimali yüksek olan bu transferi fazlasıyla olumlu buluyorum kendi adıma. Bu sezon ortasahada gerçekleşmesi kaçınılmaz olan revizyonun bir parçası olacak bu yetenekli genç. Olsun da.  Keza Barış'la, Sarp'la olacak iş değil bu.

Günün Karikatürü #18 || Müslüman Maymun

|
Yiğit Özgür...

Hoşçakal Örümcek Adam...

| 13.5.10
Uzun ve güçlü bacakları sebebiyle böyle bir isim uygun görmüş zamanında takım arkadaşları, bilhassa Hasan Şaş. Dardanelspor'dan ilk geldiğinde kim bu adam dedirten, birkaç sene sonra takım şampiyonluğa koşarken ortasahayı tek başına toparlayan, belki de bu ligde Alex'i 90 dk kilitleyen ilk futbolcu olmuştu Mehmet Topal. Sonrasında ise milli takıma yükselip; Euro 2008'de adını duyurduktan sonra birkaç sene içerisinde Avrupa'da oynayacağını göstermişti bize. İşte o gün gelip çattı ve bugün Mehmet Topal'ın Valencia'ya transferi neredeyse kesinleşti. Hani ben transfer olsam bu kadar sevinirdim herhalde. Türkiye'de yetişmiş bir futbolcunun iyi bir bonservis bedeliyle Valencia gibi bir kulübe
 transfer olması gerçekten harika bir olay. Bu sezonun büyük bir kısmında formsuz olmasına ( ya da gözükmesine mi demek lazım ? ) rağmen Mehmet Topal çok çok beğendiğim ve sevdiğim bir oyuncudur. Keza Valencia'da ve sonrasında da Avrupa'da çok iyi işler yapacağına inanıyorum kendisinin...
 Öte yandan Avrupa liglerini izlemek için müthiş bir bahane oluyor lejyonerler. Şimdi Valencia'yı kendi takımımmış gibi görüp her maçını izleyeceğim eminim ki. Zaten Batuhanlar, Sercanlar, Ozan İpekler  neden Türkiye'de transfer ister anlamam  hiç, git oynayabileceğin bir Avrupa kulübüne, kafan rahat olsun futbolunu oyna sonra da yap kariyerin kralını ! Yetenek siz değil misiniz arkadaşım? :)

Yahu Ne Şeker Adamsın Yılmaz Vural :)

| 10.5.10
Öncelikle en çok beğendiğim teknik adamlardan biri olduğunu belirteyim Yılmaz Hocanın. Her ne kadar bazı sivri hareketleri bazı kesimlerin tepkisini ve antipatisini almış olsa da süregelen zaman içinde, yine de işini proffesyonelce ve gerektirdiği ölçüde tüm kollardan yapması takdirimi almıştır her daim. İşin teknik,taktik,antrenman,motivasyon,kulüp içi ilişkiler vs vs her yönüyle ilgilenen bir teknik adam profilinde son yıllarda. Bunları neden mi yazıyorum? Az önce bir Yekta Kurtuluş röportajı okurken, Yekta'nın bir Yılmaz Vural anektodu fazlasıyla güldürdü beni. Sahi çok eğlenceli, kafa adam bu Yılmaz Hoca :)

İşte Yekta'nın Yılmaz Hoca'yla ilgili cevabı:


“Yılmaz Vural, 3 büyüklerde gelmiş geçmiş teknik direktörlerin çoğundan daha iyi. Bilgisine zaten diyecek laf olmaz, oyuncu psikolojisini de iyi biliyor. Mükemmel bir insan. 12-13 teknik adamla tanıştım. Ancak o çok farklı. Futbol zaten bir şov. Hocamızın da kenarda şov yapması, alışılmadık hareketlerde bulunması bizi eğlendiriyor. Yılmaz hocanın bir hikayesi vardır ve anlatır: 3 kez rüyamda Fenerbahçe’nin hocası olarak gördüm kendimi, ama her seferinde uyandığımda sabah, Fenerbahçe yabancı teknik direktörle anlaşmıştı...”

Kirletmek Güzelse Aferin Ömer Çatkıç !

| 8.5.10
Lütfen bırak artık şu futbolu, kirletme yeter !!!

Varlığınla futboldan soğutuyorsun !!!

Hacı Ne Dedin Sen?

| 1.5.10
''55 yıl aynı takımı tutan benim gibi bir taraftarın bir anda bu kararından vazgeçmesi beklenemez. Bir takımı yeterince uzun süre takip ederseniz bu kanınıza işler. Liverpool'un yaşlı taraftarları ne hissettiğimi anlayacaktır. Maça gidemem ve hissettiğim herhangi bir duyguyu açığa vuramam, bu Liverpool taraftarlarına saygısızlık olur''

Yukarıdaki sözler 16 Nisan'da Liverpool'un başkanlığına getirilen 63 yaşındaki Martin Broughton'a ait. Kendisi 55 yıl boyunca Chealsea'yi desteklemiş de... Liverpool'a büyük sempati duyan birisi olarak istifasını bekliyorum arkadaşım ben. Tamam profesyonellik falan filan ama bu kadar da değil hani. Bir insan taraftarı olmadığı bir takımda nasıl verimli olabilir onu da anlamak mümkün değil zaten.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 

Copyright © 2010 AcademyLion