Bir aylık maratonun sonuna geldik sonunda efendim heyecan bitti, turnuvayı birçoklarının da favorisi olan İspanyollar kazandı ve altın jenerasyonlarının meyvelerini almaya devam ettiler bu turnuvada da. Belki de 2014'de bu kadar etkili bir İspanya izleyemeyeceğiz. Zira Xavi, İniesta, Villa gibi oyuncuların arkasından gelenler ne denli onların eksikliğini kapatabilecek ya da onlar ne derece şu anki tempolarını koruyabilecek bilemiyorum. İnanılır gibi değiller, hele şu Xavi ve İniesta. Enfesler hakikaten...
Turnuva başlangıcından beri herkesin ortak bir kanaati vardı. Kötü bir turnuva... Evet sahiden de kötü başladı. Oynanan futboldan tutun da, hakem hataları, vuvuzela sesi, organizasyondaki eksiklikler, Ömer Üründül falan derken hepimizde bir endişe oluştu ki; bu mu beklediğimiz turnuva, izlemem arkadaş ben bu maçları, ne bu ya hazırlık maçları izliyoruz sanki gibilerinden türlü türlü tepkiler ben ve çevremdekilerde oluşmuştu ta ki turnuvada çeyrek final mücadeleleri başlayana kadar. Başı kötü olsa da finali güzel oldu turnuvanın, son maçlar hakikaten keyifliydi büyük oranda ve biz de bu heyecanı doya doya yaşadık her şeye rağmen... Şimdi turnuva süreci nasıl geçti biraz göz atalım...
Maçlar başlamadan başlıca favoriler Dunga'yla disipline olmuş Brezilya, Maradona'yla hava yakalamış Arjantin, akıl almaz derecede takım oyunu oynayan son Avrupa şampiyonu İspanya diye lanse edilirken, Ronaldo'lu Portekiz, kadrosunda gençleştirmeye giden Almanya, her turnuvada iş yapan ama sonunu getiremeyen Hollanda ve Capello'yla yeni bir ivme kazanan İngiltere ise plase olarak gösteriliyordu. Son finalistler İtalya ve Fransa ise favori gösterilmeseler de isimlerinden ötürü yine de ihtmal dışı edilmiyordu tabi. Ama Meksika-G.Afrika maçıyla başlıyan grup müsabakaları hepimize gösterdi ki yine sansasyonel ve süpriz sonuçlara gebe, ilginç bir tunuva bizi bekliyordu. Öyle de oldu. Mesela son finalistler Fransa ve İtalya averaj takımı olarak görülen Yeni Zelanda kadar bile puan alamayıp grup sonuncusu olarak evlerinin yolunu tuttular. Kaldı ki gruplardan çıkamayan Yeni Zelanda bile yenilgisiz bir turnuva çıkarıp birçoğumuzu şaşırttı ve de sempatisini kazandı. Bu Fransa-İtalya meselesini ve başarısızlıklarını ayrı olarak yazmak istiyorum, o vakit daha ayrıntılı konuşuruz diye umuyorum.
Avustralya'nın elenmesi dışında adil bir şekilde sonuçlanan grup maçları sonunda; Meksika, Uruguay, Arjantin, Güney Kore, ABD, İngiltere, Almanya, Gana, Hollanda, Japonya, Paraguay, Slovakya, Portekiz, Brezilya, İspanya ve Şili ikinci tura adını yazdıran takımlar oldular bilindiği üzere. Grup maçlarında en dikkat çeken olaylar ise, İspanya'nın ilk maçta kötü bir oyunla İsviçre'ye yenilmesi, Fransa takımında yaşanan takım içi huzursuzluklar, Yeni Zelanda'nın yenilgi almaması, ve Amerika kıtasından turnuvaya katılan 7 ülkeden 6'nın ( Honduras elendi sadece) gruplardan çıkması oldu. Özellikle son saydığım olay Afrika'da kupaya bir Amerika takımının ulaşacaği beklentilerini arttırdı. Ama tabi sonuç olarak sadece biri yarıfinale çıkabildi o ayrı.
İkinci turda ise Almanya'nın İngiltere'yi 4-1 gibi farklı bir sonuçla bozguna uğratması ve grubu İngiltere'nin üstünde tamamlayarak geldiği Gana karşısında favori gösterilen ABD'nin elenmesi beklenilen sonuçlar değildi ve birçoğumuz için süpriz oldu. İkinci turdaki bir diğer ayrıntı ise Brezilya'nın Şili'yi, Arjantin'in de Meksika'yı üçleyip evine göndermesi oldu. Zira şaşılacak sonuçlar değildi bunlar ama birçoğumuzun kafasındaki en büyük favori bu iki Güney Amerika devi oldu sonrasında. Ama tabi ilerleyen günler gösterecekti ki gümbür gümbür gelen bu iki takım yarı final yüzü bile göremeyecekti... Sonuç olarak çeyrek finale yükselen takımlar, Uruguay, Gana, Almanya, Arjantin, Hollanda, Paraguay, İspanya ve Brezilya oldu...
Uruguay 2 - 1 Güney Kore
ABD 1 - 2 Gana
Almanya 4 - 1 İngiltere
Arjantin 3 - 1 Meksika
Hollanda 2 - 1 Slovakya
Brezilya 3 - 0 Şili
Paraguay 5 - 3(p) Japonya
İspanya 1 - 0 Portekiz
Temmuz başı gibi başlayan çeyrek final ise turnuvanın asıl heyecanın başladığı nokta oldu. Özellikle
Arjantin-Almanya ve Hollanda-Brezilya eşleşmeleri herkeste inanılmaz bir heyecan uyandırmış ve enfes bir futbol ziyafetine davetiye çıkarmıştı. Beklenildiği gibi de oldu. İlk yarısında berbat oynadığı maçta Brezilya karşısında yenik durumdan maçı lehine çevirmeyi başaran Hollanda ve Arjantin'i harika bir oyunla darmadağın edip dört farklı üstünlük sağlayan Almanya bu eşleşmeleri üstün tamamlayan takımlar oldular. Diğer maçlarda ise Paraguay karşısındaki İspanya beklenen futbolu oynamasa da adını üst tura yazdıran diğer takım olurken Afrika kıtasının tek temsilcisi durumunda olan Gana, Forlan'lı Uruguay'a trajik bir şekilde eleniyordu. 120 dakikası beraberlikle bitecekken 120+1'de kazandığı penaltı vuruşunu Gyan'la gole çeviremeyen Gana seri penaltılarda Uruguay'ın gerisinde kalıp Afrikayı Afrika'da öksüz bırakıyordu. Forlan'ın sırtladığı Uruguay ise Amerika kıtasının beklenmeyen temsilcisi olarak yoluna devam ediyordu...
Arjantin-Almanya ve Hollanda-Brezilya eşleşmeleri herkeste inanılmaz bir heyecan uyandırmış ve enfes bir futbol ziyafetine davetiye çıkarmıştı. Beklenildiği gibi de oldu. İlk yarısında berbat oynadığı maçta Brezilya karşısında yenik durumdan maçı lehine çevirmeyi başaran Hollanda ve Arjantin'i harika bir oyunla darmadağın edip dört farklı üstünlük sağlayan Almanya bu eşleşmeleri üstün tamamlayan takımlar oldular. Diğer maçlarda ise Paraguay karşısındaki İspanya beklenen futbolu oynamasa da adını üst tura yazdıran diğer takım olurken Afrika kıtasının tek temsilcisi durumunda olan Gana, Forlan'lı Uruguay'a trajik bir şekilde eleniyordu. 120 dakikası beraberlikle bitecekken 120+1'de kazandığı penaltı vuruşunu Gyan'la gole çeviremeyen Gana seri penaltılarda Uruguay'ın gerisinde kalıp Afrikayı Afrika'da öksüz bırakıyordu. Forlan'ın sırtladığı Uruguay ise Amerika kıtasının beklenmeyen temsilcisi olarak yoluna devam ediyordu...
Hollanda 2 - 1 Brezilya
Uruguay 5 - 3(p) Gana
Arjantin 0 - 4 Almanya
Paraguay 0 - 1 İspanya
Afrika'da şampiyonun belirlenmesine iki eşleşme kalmışken, Messi, Ronaldo,Rooney ve Kaka gibi turnuva öncesi çok şey beklenen yıldızlar şezlonglarında güneşlenme başlamıştı bile. Beklenen bir sonuç değildi elbet. Son iki yılda müthiş performanslar gösterip tüm dünyayı kendilerine hayran bırakan Messi ve Ronaldo ikilisi iz bırakamadan turnuvadan ayrılırken, geçtiğimiz sezon birçoklarına göre hayvani bir performans gösteren Rooney de beklentileri karşılayamayan en birinci oyuncu oldu belki de... Oysaki tunuvadan iki hafta önce kolu kırılmasına rağmen insan olmadığını kanıtlayıp maçlara yetişen Drogba bile fena bir oyun ortaya koymamıştı...
Velhasılı kelam 6 Temmuz günü ilk yarı final karşılaşmasında Uruguay ve Hollanda karşı karşıya geldiler. Forlan'ın yine akıl almaz bir golle sahne aldığı maçta, Robben & Sneijder ikilisine karşı koyamayan Uruguay final hayallerine veda eden ilk takım oldu. Ertesi günkü maçta ise İspanya ve Almanya karşı karşıya gelecekti. Birçoklarına göre erken final niteliği taşıyan maçta turnuva boyunca genç ve dinamik yapısını takım oyunuyla bütünleştirip fırtınalar estiren Almanya, 2008 Avrupa Şampiyonası finalinde olduğu gibi yine rakibine mağlup olmaktan kaçamadı ve 3.lük mücadelesinde Uruguay'ın rakibi oldu. Diğer tarafta ise İspanyanın belki de turnuva boyunca kendinden beklenen performansı gösterdiği ilk maç oldu bu karşılaşma. Ve sonunda finalin ismi heyecan vericiydi. Hollanda-İspanya...
Uruguay 2 - 3 Hollanda
Almanya 0 - 1 İspanya
Final öncesi ilk heyecan üçüncülük maçında yaşandı. Her ne kadar kendinden beklenilenin çok daha fazlasını başarmış olsa da Uruguaylılar üzgündü ve alınacak bir 3.lük madalyası onlar için çok daha kıymetliydi. Ayrıca gol krallığına oynayan Forlan da bir maç daha oynayacak olmanın sevincini de yaşıyor olabilirdi içinde. Almanlarda ise moraller o kadar bozuk değildi keza İspanya müthiş oynamıştı ve haklı bir galibiyet almıştı. Hem de bu bir yana 2006'da elde ettikleri 3.lük apoletini koruma şansları hala ellerindeydi. Tarihler 10 Temmuz'u gösterdiğinde ise Nelson Mandela Bay stadyumunda tribünlerdeki yerlerini alan 40 bin dolayındaki taraftarlar maçın başlama düdüğüyle beraber son maç hırsıyla saldıran iki takım gördüler. Heyecanlı maçtı ve beklenilmeyen bir şey olmadı maçta: ''Almanlar kazandı ve Forlan yine enfes bir gol attı.''. Almanlar 3.lüğü çılgınca kutlarken Brezilyalı Ronaldo'nun 16 gollük rekorunu kırmayı amaçlarken sakatlanıp maçta yer alamayan Klose ise buruk hissediyordu kendini. Ama diğer tarafta takım arkadaşı Muller henüz 20 yaşında bir dünya kupasında gol krallığı yarışında birinci sıradaydı. Bu yüzden finali bekleyen en heyecanlı Almandı belki de. Zira final maçında yer alacak Sneijder ve Villa bu ünvanın diğer adaylarıydı...
Uruguay 2 - 3 Almanya
Takvim yaprağının arkasındaki fıkrayı okuduktan sonra gözümüzü takvime çevirdiğimizde karşımızda gördüğümüz 11 Temmuz'dan başka bir şey değildi. Yani final günü. Yani büyük gün!
Bu enfes maç öncesi daha önce iki defa oynadığı final maçında kupaya uzanamayan Hollanda'nın turuncu taraftarı ile ilk defa finale yükselme başarısı gösteren İspanya'nın ateşli amigoları heyecanlıydı. Çünkü bu en iyilerin maçıydı ve çünkü olması gereken final buydu. İki taraf da kupayı çok istiyordu çünkü bu ilk olacaktı, bu en büyük olacaktı. Heyecan üst seviyedeydi. İki takımda da önemli bir eksik yoktu ve artık her şey hazırdı. Hollandalılar korkmuyordu ve teknik direktör Marwijk iyi futbol değil kupayı istiyorum derken, oyuncusu Kuyt da(köyt diye kuyunuz lütfen) Almanların düştüğü hataya düşmeyeceklerini ve İspanyollar'dan korkmadıklarını söylüyordu. Sonunda başlama saati geldi ve maç başladı. Dünyanın en iyi takımı olarak lanse edilen İspanya ile elemeler dahil tüm maçlarını kazanarak finale gelen Hollanda ilk dünya kupaları için mücadele ediyordu. Maç beklenildiği gibi heyecanlı ve kalitesi yüksekti. Sahada galibiyet isteyen iki güçlü takım ve birbirinden yetenekli oyuncular vardı. Pozisyonlar yaşandı, goller kaçtı, saçlar başlar yolundu ve kupayı uzatmaların son dakikalarında İniesta'nın ayağından bulduğu golle İspanyollar kazandı. (Maçın analizini yapmıyorum zira birçok kişi yazdı ve aynı şeyleri tekrarlamak istemiyorum açıkçası..) Avrupa'dan sonra Dünya'nın da en büyüğü benim dediler herkese. Haklıydılar da, en iyisi onlar...
Notlar:
# Turnuvada Sneijder, Forlan ve Villa ile birlikte 5 golü bulunan 20'lik Muller daha fazla(3) asist yaptığı için gol krallığı tarışında öne çıkarak Altın Ayakkabı'nın sahibi oldu. Ayrıca turnuvanın En İyi Genç Oyuncusu ödülünün de sahibi kendisi seçilmiş... Sen kalk hiç kimse ismini bilmezken Bayern Münih gibi bir kulüpte ilk 11'e yerleş, tüm kupaları al, Şampiyonlar Ligi'nde final oyna sonra Dünya Kupası'na gidip orada gol kralı ol ve bunların hepsini 20 yaşında yap... Hayır hani genç futbolcular aç olur ya başarıya, Muller'e ne yapacaklar da motivasyonunu bozdurmayacak Almanlar bilemiyorum...
# Turnuvanın MVP'sine verilen Altın Top ödülü Forlan'ın oldu. Turnuvaya akredite olmuş medya mensuplarının oylarıyla yapılan değerlendirmede haklı bir ödül almış Diego Forlan. Hatta kendi adıma söyleyebilirim ki turnuvanın dördüncü Uruguay değil Forlan'dır :)
# Altın Eldiven ödülü Casillas'ın olmuş. Ama kusura bakmasın benim kalemin arkasında da Sara Carbonero olsa ben de alırdım Altın Eldiven'i =))
# Fair Play ödülüne İspanya layık görülmüş... Haketmedikleri bir şey yok ki.
# Grup maçlarını puansız kapatan takımlar Kamerun ve Kuzey Kore olmuş. Kamerun'un çöküşü...
# Herkes Messi ve Ronaldo derken adından söz ettirenler Muller ve Villa oldu. Ayrıca Sneijder, Özil, Robben gibi isimler de üst düzeyde performans gösterdiler...
# Aklıma takılan bir şey var. Acaba Ballack olsaydı Almanya'nın ve de Özil'in sonu nice olurdu? Hani kasten sakatladığı düşünülen Derek Boanteg iyilik mi yaptı acaba?
# Her şey bitti, şu sıcak günlerde futbolsuz ve de başı boş kaldık ama o vuvuzeladan kurtulduk ya değer...
Tamam abarttım farkındayım.
#Turnuvada olmayışımız bizi çok üzdü ve hala üzmeye devam ediyor. Şimdi düşünüyorum da motive olmuş bir Türkiye milli takımı çok şey yapabilirdi bu turnuvada. Aklıma oynadığımız şu İspanya maçları geliyor da, sahi iyi top oynadığımız elimizden kaçırdığımız İspanya karşısında kimler kimler aciz duruma düştü, yazık oldu...
Velhasılı kelam bir turnuva da böyece bitmiş oldu... Turnuva boyunca maç değerlendirmesi yapmadım biliyorum ama bunun tek sebebi zaten çokca yapılması ve sıkılmış olmanız olasılığıydı. Şimdi düşünüyorum da iyi ki de yapmamışım hani. Turnuvanın panaromasnı da ilerleyen günlerde yapmayı düşünüyorum, şu Academy ödüllerini bir dağıtalım öyle değil mi? Ama ilk başta : dı oskar gous tu futbol , leydiis en centılmın! Hakikaten seviyorum bu oyunu, bir keza daha anladım!
2 yorum:
Harika bir yazı olmuş. Bir Hollanda sempatizanı olarak dün yıkıldım ancak şu da bir gerçek ki oynadığı futbolla İspanya dünyanın en iyisi olmayı hak ediyordu. Barcelona jenerasyonu misyonunu tamamlayana kadar -özellikle Xavi, İniesta- bu takımın alt edilemeyeceği kanısındayım. Keza onları tamamlayan X.Alonso,D.Villa, Ramos gibi yıldızlarla birlikte bildiğin terminatör oluyor İspanya. Kimse kusura bakmasın da bu kadar ayağına top yapışan futbolcuya henüz hiçbir ülke sahip değil.
Atletico'dan çok sevdiğim D.Forlan'ın da ödül alması beni mutlu etti. Çok büyük bir golcü keşke Galatasaray'da oynasaydı.
Casillas ve kalesinin arkasında duran için söylediklerine katılıyorum:D
Ben bu turnuvada parlayanlar arasına Suarez'i de alırdım.
Turnuvanın en rahatsız edici tarafı vuvuzela ve ömer üründül'dü hiç kuşku yok:D
Futbolsuz kaldık. Haydi başla Turkcell Süper Lig:))
Mrb arkadaşım çok güzel bir blog olmuş başarılarının devamını dilerim..
Benim siteme de beklerim www.anindayorum.com
Hoşçakal...
Yorum Gönder
Yorum yapmak için üye olmak gerekmiyor. Vallahi.